Eğitimci Yazar Zeki Baştürk’ün Kaleminden “Son Osmanlı Gerçeği”; “Bu Corona, yine düşürdü birbirimize. Bu iflah olmaz virüse karşı topyekün bir mücadele başlatıldı. Ulusal ve küresel savaş açıldı. Birlikte olmaktan, dayanışmadan, uzlaşmadan söz edilir oldu.
Bir hizmet yarışıdır başladı. İçimizi bir iyimserlik , bir umut kapladı. Ne olduysa bağış kampanyalarının başlatılmasıyla oldu. Ankara ve İstanbul Belediyelerinin işsizlere, yoksullara , kimsesizlere , yaşlılara açıkçası yardıma gereksinim duyan insanlar için başlattıkları kampanya ile aramıza kara kedi girdi.
Hükümet durur mu? Belediyelerin önüne geçerek kendi kampanyasını başlattı. Halk neye uğradığını şaşırdı. Kendileri destek beklerken yönetim onlardan destek bekliyordu. Üstelik gönüllülük esasının yerini zorunluluk almıştı. Hizmet değil para yarışına girmiş olanlar (bankalar, rektörler, İl Milli Eğitim Müdürleri vb.) yayınladıklarla genelgelerle zorunlu bağış isteğinde bulunuyorlar.
Bunlar olağan işler. Alıştık artık böylesi işlere.Halk yararına , halk için olumlu işlere hiç tanık olmamıştık. Beni asıl şaşırtan olay fitre ve zekatlara göz dikilmesiydi. Bildiğimiz kadarıyla fitreler , bayrama yakın verilirdi. Amaç, bayrama girerken çoluk çoğunun yüzünü güldürmekti.
Bir de ne görelim. İşin en ilginç yanı Diyanet İşleri Başkanının , buna fetva fetva vermesiydi. Diyanet ve Fetva deyince usuma Osmanlı Devleti’ndeki Şeyhülislam ve Fetva örneği geldi. Günümüzde Osmanlı’ya hayranlık önemli bir noktaya geldi. Yaşambiçimleriyle, uygulamalarıyla, davranışlarıyla bunu somut biçimde gözlemliyoruz.
Birkaç örnekle düşüncemi desteklemek istiyorum : Bunlardan ilki israf ve savurganlık. Padişahlar , saraylarda yaşardı. Saraylarının tavanları altındandı. Hatta havuzlardaki balıklara yem olarak altın dağıtılırdı. Gösterişli, şatafatlı bir yaşam sürerlerdi. Bu yaşam tarzının günümüzle bir lgisi var mı? İkinci olarak , bilimden , fenden , sanattan uzaklaşılmıştı.
Bilimin ve aklın yerini hurafeler almıştı. Bilimle uğraşanların, buluş yapanların, yenilikten yana olanların kellesi vuruluyordu. Günümüzde Fen Liseleri’nin yerini İmam Hatip Liseleri aldı. Bilim Merkezi Tübitak , bilimsel projelere değil Okunmuş fasulye, gibi projelere ödül vermekte.
Corona için kurulan Bilim Merkezi varken önemli kararları kimler veriyor? Günümüzle bir ilgisi var mı? Osmanl’nın son dönemlerinde ekonomi iyice bozulunca borçlanma yoluna gidilmişti. Düyun u Umumiye adıyla borçlanma kurulmuştu. Kapitülasyonlara boyun eğilmişti. Borç arttıkça yabancı ülkelere verilen ödünler, ayrıcalıklar artmıştı. Elimiz kolumuz bağlanmıştı. Günümüzde de Borçlanma Kurulu oluşturuldu.
Borçlar arttıkça ormanlarımızı, göllerimizi, sularımızı , yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı, Boğaz kıyısındaki arsalarımızı sattık. Nasıl! Günümüzle bir benzerlik var mı? Osmanlı’da padişahlar Ferman yayınlardı. Ülkeyi bu fermanlarla yönetirlerdi. Günümüzde fermanların yerini KHK’lar (Kanun Hükmünde Kararname) aldı. Ama en önemlisi Fetva dönemi geri geldi.
Şeyhülislam , veziriazamdan sonra protokolde ikinci sıradaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nda dinsel konuları yürütmekle görevli en üst düzey devlet görevlisi oldu. Yargılama işlerini Rumeli ve Anadolu kazaskerleri yaparlarken, şeyhülislâmlar dinsel konular hakkında halkın sorduğu soruları yanıtlarlardı.
Fetva bir meselenin dinsel ve hukuksal durumuna açıklık getirirdi. Fetva yetkili bir müftüden alınabileceği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda en büyük dini yetkili olan şeyhülislâmdan da alınabilirdi. Padişahlar yaptıkları işlere dini bir meşruiyet kazandırmak için mutlaka şeyhülislamdan fetva almaya çalışırlardı.
Eğer şeyhülislâm zayıf kişilikli biri olursa sultanın istediği her konuda fetva verirdi. Ne dersiniz ? Günümüzle bir bağlantı kurabildiniz mi? Geçmişe özenmek güzeldir. Keşke Kuruluş Dönemindeki Osmangazi’nin devlet anlayışına özenselerdi.
İstanbul’u bilimsel yöntemleri kullanarak alan, bilime inanan, din, dil , mezhep ayrımı yapmayan, çevre bilincine sahip Fatih Sultan Mehmet’e özenseydşler. Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir, diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık yolundan gitselerdi.
Gerileme ve yıkılma döneminin padişahlarına değil. Son pişmanlık fayda etmez.
Yaraya parmak basmak vede cuk oturmak. Gibi oturdu.