Aslen Artvinli olan Mimar Yazar Neşe Torun, yazmış olduğu 3’cü romanı Kasya ile memeleketine olan özlemini satırlarına yansıttı.Roman kahramanlarını Artvin’de yaşatan Torun anlamlı bir günde 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününde saat 12:00 ‘da Bursa Kitap Fuarında Ezgi Kitap Evi Standı Salon-2’de okurları ile buluşacak. yazar Neşe Torun ile Bursa Kitap Fuarı öncesi, yeni kitabı “Kasya” üzerine bir söyleşi yaptık. Bu söyleşinin detaylarını haberimizin devamında okuyacaksınız.
Ben biraz Neşe Torun ‘u tanımak istiyorum.
1965 Yılında Artvin de doğdum. 1987 Yılında Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinin mimarlık bölümünden mezun oldum. 1987 doğumlu bir kızım, 1991 doğumlu bir oğlum var.
İki tane şiir kitabınız, üç tane de romanınız var. Biraz Kitaplarınızdan konuşalım mı?
İlk kitabım ‘’Kanayan Yüreğim’’ isimli şiir kitabımdır. İkinci kitabım ‘’Yolcu’’ isimli şiir kitabımdır. 400 ün üzerinde ki şiirlerimin büyük bir bölümü iki şiir kitabımda toplanmıştır. Şiirlerim halk edebiyatı aşık tarzı koşma örneklemeleridir. Sevgiye, aşka dair şiirlerim olduğu gibi toplumsal içerikli şiirlerimde vardır. Genellikle şiirlerim, ölçülü, kafiyeli klasik şiirlerdir. Şiirin de tıpkı aşk gibi birçok insana göre değişik tanımları vardır. Benimde kendime göre şiirsel bir anlatımla şiir tanımım var.
‘’ Duygular yoğunlaştığında yürekte ince bir sızı başlar./ İşte o zaman duyumsadıklarımı sayfalara mürekkeple kusar; acılar sızılar dermansız uçar…/ ’’
İki şiir kitabımdan sonra kaleme aldığım ilk romanım ‘’İçimdeki Nehirler’’ isimli anı/romanımdır. Ben de birçok yazarın yaptığı gibi ilk romanımda kendi anılarımı bir roman kurgusu içinde işledim. Edebiyat ve Eleştiri Kitaplığından çıkmıştır. Son kırk yılın Avrupa sı ve Türkiye’nin sosyal yapısıyla ilgili ipuçları da veren ilk romanım sosyologlara ışık tutacak nitelikte bir romandır.
İkinci romanım ‘’ Acı İtiraf’’: Sonsuzluğuna inanılan bir aşkın aldatılmışlığında; eş olabilmenin, anne olabilmenin, en önemlisi kendin kalabilmenin romanıdır. Erkek egemen Türk toplumunda kadın olmanın zorluğunu ve kadın olmanın onurunu anımsatır okura. Her türlü olumsuzluğa kaşın ayakta kalabilmek, ‘’Acı İtiraf’’ bir kadının yıkılan yuvasının yeniden kurulması için verdiği mücadelenin toplamı bir kitaptır…
Üçüncü romanım “ Kasya” Dorlion yayınlarından çıktı. Bu benim ustalık eserim diye nitelendiriyorum. Kitabımdan biraz bahsedeyim.
Aslında hepimiz Anadolu mozaiği içinde bir birine benzeyen yakın kültürlerin insanlarıyız. Yöresel kıyafetlerimizin modelleri, motifleri nasıl bir birine benziyorsa, yöresel oyunlarımızın figürleri de birbirine çok benziyor. Sadece alt kültürlerimiz değil, biyolojik olarak da karışmışız, kaynaşmışız. Can dostlarımız, yakınlarımız, akraba ve hısımlarımız iyice kenetlenmiş. Neden korkalım ki birbirimizden. Farklılıklarımız zenginliğimizdir.
Kitapta okuyucunun dikkatini çekecek pek çok nokta var. İyi bir okuyucu okuduğunda, anlatmak istediğim her şeyi mutlaka anlayacaktır. Kitabım okuyucuyla buluşunca birlikte tamamlanacağız buna inanıyorum.
Kitaplarınızda kendi yaşamınızdan yararlandınız mı?
‘’İçimdeki Nehirler’’ isimli romanımda evet. Roman kurgusu içinde işlenen anılar kendi anılarımdır. Ancak İkinci romanım olan ‘’Acı İtiraf’’ isimli romanımın kahramanı, Zeynep’in öyküsü Kurgudur. Her ne kadar kurgu da olsa, bir yazarın kitap yazarken tam olarak kendinden soyutlanması mümkün değildir. Elbette ki her yazarda olduğu gibi benimde kendimden parçalar vardır.
Kitaplarınızda mimari birikiminizden yararlandınız mı?
Elbette ki almış olduğum mimarlık eğitimimin avantajını kitap yazarken yaşıyorum. Mimarlık eğitimi çok yönlü bir eğitimdir. Fen bilimlerini ve sosyal bilimleri içeren bir eğitim olması dolayısıyla, hem bir mühendislik dalı, hem de bir sanat dalıdır. Bina projeleri tasarlamanın anahtarının yanı sıra birçok küçük anahtarlarda veriliyor biz mimarlara. Bu nedenledir ki; mimarlık mesleğinin yanı sıra, eğitimimin bana sağladığı küçük anahtarlardan ikisini daha zorlayarak kendime resim ve edebiyat alanında iki kapı daha açtım. Bina projeleri tasarlarken kullandığım bazı metotları, roman kurgusunda da uyguluyorum. Aslına bakarsanız her ikisinin mantığı da aynıdır. Her ikisi de beyninizde tasarladığınız hayallerinizin ifade biçimidir. Sadece ifade ederken, kağıt üzerine aktarırken kullanılan enstrümanlar farklıdır. Yapı tasarımında hayallerimi çizgilerle, sembollerle kağıt üzerinde ifade ederken; roman kurgusunda da hayallerimi harflerle, kelimelerle, cümlelerle, paragraflarla kağıt üzerinde ifade ediyorum. Mimarlık ile romancılığın ortak paydası hayal gücü ve gözlem yeteneğidir. Hatta resim yapmanın da aynıdır. Sadece hayallerinizi ifade etmenin araç gereçleri, enstrümanları farklıdır. Kah tuval üzerinde renkli boyalarla, objelerle, kah kitap içinde cümlelerle, kelimelerle, paragraflarla, ya da paftalar üzerinde çizgilerle, sembollerle…
Resim de yapıyorsunuz. Birazda resimlerinizden konuşalım.
Peki. Resim yapmayı da yine kendime ait olan şiirsel bir anlatımla ifade edeyim. ‘’ Tutsak olduğumda resim aşkına,/ Geçerim tuval başına./ Kokulu boyalarla yaşarım renkli dünyada./ Kalktığımda akşama, rahatlamış kafayla, ışık saçarım etrafıma…’’ Sanırım bu sözlerim resim ile ilgili çok şey ifade ediyor.
Ben resim eğitimi almamış resim yapmaya dair kuralları, teknikleri bilmeyen, el yordamıyla naif resim yapan biriyim. Resim benim için amaç değil bir araçtır. Roman yazmaya odaklandığım dönemler kurgu dünyamın içinde toplumdan izole yaşadığım zamanların hemen ardından, beyin yorgunlumu gidermek amacına yönelik bir dinlenme aracıdır. Resim dede şiirde olduğu gibi konu yelpazem geniştir. Hemen her konuda resimlerim vardır. Ama ağırlıklı konu olarak manzara ve ölü doğa çalışırım. 2005 yılında açtığım bir kişisel sergim vardır. Çok sayıda karma sergilere de katıldım.
Ben birazda yazarken yaptığınız kurgu yolculuğundan bahsetmek istiyorum.
Bu çok derin bir konu. Roman kahramanlarım kafamda oluşana kadar kurgu, günün her saati her yerde aklımı meşgul edebilen, uzun bir zaman diliminde oluşan bir olgudur. Genellikle tümden gelim metodunu uygularım. Yazacağım romanın önce ana başlıklarını belirler, sonrada yazma sırasında ayrıntıları kurgulayarak yazarım. Yazma esnasında günün en verimli saatleri olan seher vaktini ve gece yarısından sonraki saatleri tercih ederim. Tabi roman yazma eylemi yılın 12 ayı içinde süreklilik arz eden eylem değildir. Yazmak dönemseldir. Ve içe kapalı yaşamayı gerektirir. Yazmaya odaklandığım zamanlar sosyal hayattan kısmen koptuğum zamanlardır. Böyle zamanlarda her sabah seher vakti gün ışımadan uyanır ve romanıma eklemeler yaparım. Yalnızlık eşliğinde, doğadan ve doğadaki seslerden ilham alırım. Su sesi, kuş sesi, dalga sesleri, rüzgarın fısıltısı, yaprakların hışırtısı,…vb. gibi doğada ki seslere beynimi odaklamam halinde ilham gelir. Özellikle de şiir yazarken doğadaki sesler tetikleyici ilham kaynağı olur. Yazdığım dönemler yalnız olmayı tercih eder ve yalnızlıktan keyif alırım.
Yeni bir roman çalışmanız var mı?
Evet. Kendi anılarımı yazmaya devam ediyorum. İçimdeki nehir 2 ismiyle çıkarmayı düşünüyorum.
Yeni bir kitap daha düşünüyorum. Nazan ile Kasya’yı Ankara’ya getireceğim. Macera Ankara’da devam edecek.
Mimarsınız. Ben mimar kimliğinizden de konuşmak istiyorum.
Fakülteden mezun olduğum ilk yıllar. Ankara’da 5 yılı aşkın bir süre kamuda mimarlık yaptım. Daha sonra Muğla merkezde serbest mimarlık faaliyetlerimi sürdürdüm. Muğla’nın sahil ilçelerinde villa, köşk, apartman tipi konutlar gibi.. çok sayıda mimari projelere imza atmış olmanın yanı sıra yap sata yönelik uygulamalı mimarlık faaliyetlerimde oldu. Toplam 23 yıl sonra emekli oldum. Yaşamın akışı içinde mimarlık faaliyetlerimin yanı sıra resim ve edebiyat alanındaki çalışmalarım hobi olarak hep vardı hayatımda. Yazma alışkanlığım 11 yaşıma kadar iner. Çocukluk yıllarımda günlük yazıları, anı, makale ve öykü vs… gibi edebiyatın birçok alanında denemelerim vardı. 35 yaşımdan sonra hobilerim profesyonelleşti ve birikimlerim kitaplar haline toplumla paylaşma noktasına geldi.
Bunca uğraşa nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Hobilerimin hepsini aynı anda icra etmiyorum. Roman yazmakla, resim yapmak dönemseldir. Koltuğumun altındaki karpuzların birini alırken diğerini bırakıyorum. Şiir ise her an her yerde spontane biçimde akla gelenlerin ifade biçimidir. Hatta ben şiir yazmayı bulmaca çözmeye benzetirim. Hangi kelime, hangi hece derken, beyin cimnastiği yapmış oluyor um.
Tek kelime ile kendinizi anlatmak isterseniz, bu hangi kelime olur?
Çok yönlü. İnsan.
Hedeflediğiniz bir yer var mı?
İyi bir romancı olmak ve topluma yararlı eserler arkamda bırakmak.