Dünyada adaletin nasıl gerçekleştirileceği konusunda henüz evrensel bir yöntem bulunamamış durumda. Dünyada insanlar karmakarışık yaşasa da adaletsizlik üzerine kurulu bir sistem üzerinde maalesef ittifak içindeler. Adaletsizliğin alternatifi olan İslamda ise adalete, “davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak” gibi anlamlar yükler. Adalet, herkesi kucaklayıp memnun etmeli. Dünyada durum maalesef adaletsizlikte başrol oyuncularının elinde şekillenmeye devam ediyor. Bunların adaletsizliklerine cevap olarak bizim bir adalet teorimiz var mı? Yook.
Adaletsizliğin alternatifi olarak İslamcılığın en zayıf noktası da sosyal ve ekonomik eşitsizlikler konusunda ne yapılacak olması günümüzde dahi hala alternatif olmak adına insanlığın hizmeti için düşünülmemiş olmasıdır. Zorluk nimete , nimet zorluğa göredir demiş Mecelle. Eşit durumlarda eşit ödülllendirme. Adalet, herkese aynı ücreti vermek değil, çalışma ve yeteneklerine göre ödüllendirme yapmaktır. Terazinin bir kefesi ücret veya ödül diğer kefesi ise çalışma ve yetenektir. Bu maalesef işverenlerin istemediği bir uygulamadır. Yoksul ve düşkünlerin de toplumun kazanımları üzerinde hakkı vardır. Vergiler bu iş için kullanılır.
Toplumda ihtiyacı olana asgari bir yaşam standardı sağlanmak zorunda. Eşit durumda eşit muamele külfet ve nimet demektir. İslamın önerdiği Adalet, Liyakat ve Paylaşım ile sosyal eşitsizlikler tümüyle ortadan kaldırmak için değil (zaten bu imkansızdır), sosyal eşitsizliği dengelemektir. Ölçünün ve dengenin bozulması, eşitsizlik ve kaosu büyütür. Rahman suresi ayet 9 da “ölçüyü bozmayın” ikazı aslında mizanın bozulabileceğini göstermekte…Bir şey aynı anda hem var hemde yok alamaz. Denge varsa eşitsizlik yoktur.Eşitsizlik varsa orada denge yoktur. Ömrünü adaletten kopmamaya adayan tüm insanlara selam olsun.