Son zamanlarda inanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen, kaypak tiplere, davranışlara, eylem ve söylemlere sıkça rastlıyoruz. Bugün ‘’ak’’ dediğine yarın ‘’kara’’ diyen; beğenmediği bir yöneticiyi öbürgün göklere çıkaran kişiler şaşırtmıyor artık bizleri. Övmekle yermek arasında gidip geliyorlar. İlkeler değil çıkarlar yarışıyor.
Gündelik yaşamda özellikle siyasal ortamlarda bolca tanık oluyoruz böyle kişilere ve olaylara. Bir mahalle temsilciliği, bir delegelik ya da yöneticilik için oradan oraya yalpalayan, savrulan insanlar sarmış çevremizi. Makam, mevki, servet ve şöhret için her kılığa giren, farklı görünen , dün söylediğinin bugün tam tersini sırıtarak ve pişkinlikle söyleyen, inanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen bu tür insanlara kaypak ya da dönek denir.
Bu kavramla gençlik yıllarımızda , lise çağlarımızda tanıştık. Okuduğumuz kitaplar arasındaydı: ‘’Proleterya Diktatörlüğü ve Dönek Kautsky’’ adlı kitapta düşüncelerini değiştiren Kautsky , bu davranışından dolayı acımasızca eleştiriliyordu.
İstibdat dönemine direnmiş ; Yurt ve özgürlük kavramları için savaşım vermiş ; sürgünlere gönderilmiş Namık Kemal ise sözünden dönenleri başka bir kavramla tanımlıyordu:
Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten
(Felek her türlü işkence araçlarıyla gelse de inandığım ve savunduğum değerlerden dönersem kahpeyim) derken ilkelerinen ödün vermeyeceğinin altını çiziyordu. Örneklerden de anlaşılacağı gibi sözünden dönmek, sözünde durmamak erdemli bir davranış değildir. Aksine ayıplanacak, kınanacak bir davranıştır.
Dönekleri anlatıyor Yaşar Kemal: – Türkiye’nin bütün felaketi bu belkemiksiz aydınlar yüzündendir, diyor…Büyük ustanın “Binbir Çiçekli Bahçe” adlı kitabını okuyoruz… Diyor ki:“Sağı olsun, solu olsun, döneklik en büyük belamız… Çürümüş kişiler toplumu da çürütüyor.
Çürüme, hastalıktan daha hızlı yayılan, bulaşan , insanlığın baş belasıdır. İnsanlık içinde en çok, en çabuk çürüyenler de döneklerdir.Bugün geldiğimiz nokta, bu kemiksizler yüzündendir. İnsanların birbirine olan güveni yok oluyor. Bunun doğal sonucu olarak da iyiliğe, güzelliğe, barışa, sevgiye ilişkin umutlar tükeniyor.
Görüşlerimi ve düşüncelerimi bir fıkra ile desteklemek isterim:
Babaerenler âşka gelmiş… Herkese, her şeye merhaba demeden edemezmiş.
Bir ağaç görse “Ağaç baba, merhaba”, bir deve görse “Deve baba, merhaba” dermiş.
Sizin anlayacağınız, dağa taşa merhaba deyip dolaşıyormuş.
Âşk ile sarhoş olmuş, muhabbet başını döndürmüş geziyormuş.
Derken bir gün yolu değirmene düşmüş. Bakmış ki taş dönüyor. Aynı muhabbetle değirmen taşına yaklaşmış.
“Taş baba merhaba” demiş. Demiş ama bu arada eteğini de kaptırmış.
Babaerenler güç bela kendini kurtarmış. Sonra biraz geriye yaslanmış.
Değirmen taşına bakmış, bakmış ve demiş ki: “Yok baba, yok! Bundan sonra DÖNENE merhaba demek yok!
Adil Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Emrah Ak, ekonomik sorunlar..
Yeni Yüzyıl Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Arslan, Türkiye’de barış..
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş TELE1’de Tuncay..
Zeki hocam çok haklısınız. Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen hem yolaşlarını hem de yolunu kaybedersin. Bu memleketi davasından dönen dönekler yaktı zaten. Selam olsun dik durup davasından dönmeyen asil dostlara. Kaleminize sağlık.