Kahraman Maraş Müftüsü; “ Aşı olmak Farzdır, yani kısaca Allahın emridir demiş; Eğer insanın yaradılışını M-RNA aşıları ile değiştirmek Allah C.C. nin emri ise veya hasta olmayan insanlara (zarar vereceği belli, yarar sağlayacağı çok şüpheli) ne idüğü belirsiz sıvıların vurulması Allahın C.C. nin emri ise, bu sıvıları enjekte etme işi de Allah C.C nin emridir, farzıdır. Yok eğer Kuran da Allahın yarattığı insan tabiatının korunması gerektiği yazıyor ise (ki öyle) o zaman deney sıvılarını vurdurmak onun emri değildir… Hele Kuran da Nisa Suresi 118-119. Ayette “Allah Şeytana lanet etmiş” şeytan da; “Allahın Yarattığını değiştireceğim…” demişken, yani Allahın Laneti onun yarattığı tabiatı değiştiren üzerine iken kimse M-RNA aşılarını vurulmak farzdır diyemez… Benden söylemesi, milleti M-RNA aşılarına zorlayanlara duyurulur.
Peki Turkovac güvenilir mi?
Öncelikle kendimize şu soruyu sormalıyız; bir şeyin etiketine “TÜRK” kelimesinin koyulması o şeyi (Müslüman Türk Milletinin) eseri yapar mı? Onu bir Selimiye, Sultanahmet yapar mı?
Bu gün Türkiye de yabancı ortaksız ve ilaç kartelinin yönetiminde olmayan bir ilaç şirketi olduğunu sanmıyorum, biontech için de “Türkler Üretti” demişlerdi, ama arkasından Billy Gates amca çıktı.
Eğer salgının başlarında Türk aşısı çıkartabilmiş olsalardı, her halde iki kolumuzu birden aşı vurulmak için uzatırdık, çünkü o zaman salgından çok korkuyorduk ve bizi yönetenlere inancımız da bu kadar sarsılmamıştı, çelişkili açıklamaların yanı sıra, bize yapılan bu eşi benzeri görülmemiş aşı zulmü bizim kulağımıza şunu söyledi; “ Bu kadar büyük hukuksuzluk ve baskı, ancak büyük bir yalan ve ihaneti saklamak için yapılabilir” Yani şimdi bize Türk aşısını diretmeye kalkarlar ise cevabımız; “Geçti Bor un pazarı, Sür eşeğini Niğdeye” olmalıdır.
Aşı ( Deney Sıvısı) olmayanın VEBALE GİRDİĞİ iddiası ise bence; bilgisiz, gücü elinde bulunduranlara boyun eğmeye meyilli insanları kandırmaya yönelik bir slogandan ibaret, yinede buna cevap vermek istersek “bir deli bir kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkartamamış” ata sözü aklımıza gelmeli;
Öncelikle Prof Mehmet Ceylan gibi aşı taraftarı doktorlarında söylediği gibi; “AŞI OLANLAR DA VİRÜS TAŞIYICISI OLABİLMEKTEDİR” çünkü eğer aşı koruyorsa, sadece kişiyi hasta olmaktan korumakta, virüsün vücuda girmesine mani olmamaktadır, hatta M-RNA aşısı vurulanların “SÜPER BULAŞTIRICI” olma ihtimali de vardır, çünkü M-RNA aşılarında vücuda canlı virüs verilmektedir ki özellikle Alman deney sıvısı (bioantech) vurulanların çevresinde vakıa patlamasının yaşanması bence bundan kaynaklanmaktadır.
HASTALIK HAVA YOLU İLE ÇOK NADİR BULAŞMAKTADIR.
Benim doktor arkadaşlarımdan öğrendiğim kadarı ile ağız yolu ile bulaştırma için; insanın hastalığı yeni kapmış olması yeterli değildir, hastalık vücuda girdikten sonra savunma sistemi tarafından durdurulamamalı, kişinin ateşi çıkmalı, virüs boğaz ve ciğerlere yerleşmeli, öksürük başlamalı ve hastanın ağzından çıkan tükürük karşıdakinin ağız, burun, göz gibi dış dünyaya açık bir organlarından içeri girmelidir.( Covit-Nezle türü hastalıklarda; Hastalık öncelikle burun civarına yerleşiyor, oradan boğaz ve ciğerlere iniyor)
Uzaktan nefes gelmesi hastalık kapmak için yeterli değildir, aşı savunucusu doktorlarının da dediği gibi hasta olmak için “YOĞUN BULAŞMA” gerekmektedir.
Ancak bu durumda cinsel ilişkiye giren insanların dahi birbirine hastalık bulaştırmamasını, birisinin yoğun bakımlık olurken, diğerine hiçbir şey olmamasını anlamak gerçekten zordur, çünkü Covit-19 en tehlikeli yönü olarak çok bulaştırıcı olması gösterilmişti, ben şu ihtimallerinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum; ya bu virüs bazı insanların genetik koduna programlıdır( ki bu mümkün, tek kişiyi öldürecek virüs bile üretilebiliyor bu gün), yahut da hasta olan insanların bir kısmı (havadan, sudan) bir şekilde zehirlenmektedirler, yoksa biz yaş ve sağlıkta benzer iki kişiden birisini komaya sokan, diğerini hiç etkilemeyen bir hastalık görmedik.
Yine Doktorların anlatımlarına göre; Covit-19 ve diğer bulaşıcı hastalıkları büyük çoğunlukla eller ile taşınmaktadır, insanlar genellikle kapı kolları, toplu taşıma araçlarının direkleri, para gibi şeylere dokunarak virüs-mikrop ile temas etmekte, sonra bunu yüzlerine-gözlerine sürerek bir hastalığı kapmaktadırlar, (bir üniversitede yapılan araştırmaya göre insanın saatte 23 defa yüzüne dokunduğu tespit edilmiş, bu yüzden maskenin sürekli takılması da hastalığın taşınmasına bence yardımcı olmaktadır.) Kısaca HASTALIK TAŞIMA KONUSUNDA AŞI VURULAN İLE VURULMAYAN ARASINDA FARK YOKTUR…
Yani aşı olmayan vebal alıyor demek için; aşının sizi mutlaka hasta olmaktan koruması ve aşı olanın da hiçbir şekilde hastalık bulaştırmaması gerekmektedir ve hastalık da sadece aşı olmayanlar tarafından taşınmalıdır, bu gün herkes biliyor ki aşı olan da hasta oluyor ve hasta hastalık taşıyabiliyor, hatta canlı virüs aşısı olanların “süper taşıyıcı” olabileceğini doktorlar söylüyor, o halde bu durumda kimse; “Aşı olmayan vebal alıyor” diyemez. Hem sen aşını vurulmuşsun aşın seni korunuyorsa ne diye aşı vurulmayana zorbalık yapıyorsun? Ben bu aşı zorbalığı ile baş örtüsü zorbalığı arasında büyük bir benzerlik görüyorum.
AŞI ADI VERİLEN (Deney Sıvısına) ŞÜHPE İLE BAKMAK İÇİN ÇOK SEBEP VAR:
1-) Deney sıvılarının lisansı yok, yani bilimsel anlamda aşı değiller, 5 yıldan önce de 3. Faz çalışmaları tamamlanmış olmayacak, ayrıca 4. Faz da var, bir çok ilaç piyasaya dağıtıldıktan sonra beklenmeyen yan etkiler sebebi ile toplatılmıştır. Şimdi ise birkaç ayda biz bunun yararına anladık, herkes olacak diyerek insanları zorluyorlar.
2-) Ne bu sıvıları üreten firmalar ne devlet, nede işçilerine aşıyı zorlayan firmalar, bu deney sıvılarına garanti vermemektedir, zaten aşı olurken imzalatılan onam formunda da (aslında bu bir feragatname) bu sıvının zarar verebileceği ve hastalıktan korumasının garantisi vermediği ve deneysel olduğu yazıyor, ama firmalar ve Devlet zararına garanti vermedikleri bu sıvıları insanlara zorluyorlar ve bundan da hiç kimse utanmıyorlar.
Ben bu PCR ve Deney sıvısı olmadığı için işten atılmayı göze alan ve işten de atılan bir çok insan gördüm, işte bunlar gerçek kahramanlar, işte bunlar Allaha gerçekten güvenenler.
Bence önümüzde bir ekonomik kriz var ve zaten çoğu insan işsiz kalacak, aşı olan aşı olduğu ile kalacak, şimdi işten atılan isen erkenden yolunu çizecek, sadece bu sebeple bile aşı ve PCR testi olmadığı için işten atılanları şanslı sayıyorum, ben olsam 5G devreye girdiğinde bu kadar biontech vurulmuş insanın arasında kalmak istemezdim.
3-) Yeni aşılar ortaya çıkmadan önce ( mart-nisan 2021 sıralarında) vakıalar bitme noktasına gelmişti, AVM kapılarında riskli insan görünmüyordu, nedense aşı vurulmaya başladıktan sonra vakıalar ve ölümler artmaya başladı. Sağlık Bakanı toplumun % 60 aşı olur veya Corona geçirir isek kitle bağışıklığına ulaşırız diyordu, şimdi toplumun % 75 aşılı ama yetmez diyorlar, % 100 aşı olunmalıymış, insan merak ediyor; bu gün dediklerini yarın yalanlamayacakları bir gün gelecek mi acaba?
Bence “bir tek insan kalmayıncaya kadar” halkı aşılamak istiyorlar, çünkü aşı olanlar ile olmayanların kıyaslanırsa hem foyaları ortaya çıkacak, hem de yarın kendilerine açılacak davalarda önemli bir delil söz konusu olacak, çünkü bence aşı olmayalar aşı olanlara göre çok daha iyi durumda olacaklar, işte bu kıyaslama istenmiyor, arkada aleyhlerine bir delil bırakmak istemiyorlar, o yüzden de eğer aşısız sayısı azalır ise insanların evlerine kadar gidip zorla aşılamaya kalkabilirler, tabi bu bize meşru müdafaa hakkı verir, umarım bu günleri görmeyiz.
4-) Özellikle Alman iğnesi olanların bir kısmı kalp krizi veya felç geçiriyor, en azından bir süre fenalaşıyor, Covit kliniğin de yatanların çoğu Alman iğnesi vurulmuşlardan çıkıyor,ama bu durum ayyuka çıktığı halde, milletin gözünün içine baka baka “AŞI OLMAYANLAR DAHA ÇOK COVİT OLUYOR” gibi yalanlar söylüyorlar, ne diyelim Allah herkese bir parça utanma duygusu nasip etsin.
5-) Kov-it tedavisin de uygulanan; “Krokin, pliguanil, paviravir, pavirakovir” gibi ilaçların faydasına dair hiçbir bilimsel veri olmadığı, ancak zarar verdiği, kalp krizine, böbrek yetmezliğine sebep olduğu halde (prospektüslerinde yazıyor) niye ısrar ile Krokin gibi kanda pıhtılaşma yapan ilaçları insanlara tedavi diye uyguladıkları büyük bir muamma, yani bir tıp öğrencisinin bile görebildiği bu bilgi, bilim kurulunca görülememiş mi acaba? Kısaca BUNLARIN KOV-İT TEDAVİSİNDEN, ZORLADIKLARI İLAÇLARDAN NE HAYIR GÖRDÜK Kİ, DENEYSEL AŞILARINDAN VE TURKOVAC DAN HAYIR UMALIM…!!!!
6-) Diyorlar ki aşı olan hastalığı hafif atlatacak, peki deney sıvısı vurulmadığı halde Kov-it’i hafif atlatan binlerce insanı nereye koyacağız, bunlar deney sıvısı olmadan hafif atlatabiliyor ise İlaç kartelinin ilaç pazarlamacısı tv doktorlarının; ” aşı olan hastalığı hafif atlatıyor” iddiası altı boş ve anlamsız kalmıyor mu..?
7-) Aşı savunucuları diyor ki; Bu kadar doktor ve Dünya otoriteleri yanılıyor mu veya yalan mı söylüyor? Dünyanın her yerinde sigara ve içki satılıyor, birçok yerinde de uyuşturucu… bir şeyin yaygın şekilde veya her yerde yapılması tek başına doğru bir şey haline getirir mi?
Hem uzun zamandan beri Siyonist globalistlerin dünya devleti ve nüfusu azaltma hayalleri biliniyor, bu yüzden aşı zorlaması isteyenlere şu soruyu sormak istiyorum; Dünyayı yöneten kapitalist ve Siyonist güçlere bu kadar mı güveniyorsunuz? size kıyamayacaklarını ne kadar mı eminsiniz ?
Bence biz atları hatırlamalıyız, artık atlara ihtiyaç duymuyoruz ve atların nüfusu şu anda çok az, şimdiler de ise Siyonist Globalistlerin bize ihtiyaçları kalmadı ve bizi Dünyada görmekten rahatsızlar, Dünya kaynaklarının, yani onların ve üstün nesillerinin ileride kullanacakları kaynaklarını tüketmemizi istemiyorlar, bize; “fazla oksijen tüketme, defol git, gübre ol” diyorlar, bazıları da bıçağını yalayan dana misali hiçbir gerçeği görmüyor veya görmemeyi tercih ediyor, çünkü gerçek çok acı ve gerçek herkes için değil…
Ama bazıları her şeyin farkında, sadece yeni dünya düzenini kaçınılmaz görüyorlar ve bu düzende yerlerini almak istiyorlar, yani ayrıcalıklı köle olmak istiyorlar. Ben ve benim gibiler ise (bu süreç çok zor geçecek olsa da) Allahın yardımının geleceğine, zulmedenler ne kadar güçlü olursa olsun oların yenileceğine inanıyor.
9-) PCR TESTLERİ ZAR ATMAKTAN FARKSIZ:
Aşı savunucusu Mehmet Ceyhan dahi “PCR testi % 50 doğru sonuç veriyor” derken , testin mucidi Praf.Dr. Kary B. Mullis dahi; ” Bu test salgın hastalıkları tespit etmez” demiş iken, Bursa İyi Parti İl Başkanı Selçuk Türkoğlu ve pek çok insan bütün dozlarını vurulmasına rağmen Covit-19 olmuş iken, dolayısı ile bu insanlar da hastalığı bulaştırıcı ve taşıyıcı olur iken, sadece Covit-19 geçirmemiş insanlara PCR testi zorlaması çok şüpheli değil mi..?
Bir çok insanın yapılırken çok acı çektiği, Samsun da 37 Yaşındaki İsmet Ş. Nin test esnasında Hayatını kaybettiği, bazı insanların beyin sıvısının aktığının haberlere yansıdığı da dikkate alınır ise, testin güvenilmez olmasının yanı sıra ( içine bir şey karıştırılmasa dahi) zararlı olduğu da açıkça bellidir. PCR zorlamasındaki sebeplerden birisinin insanı aşı yapmaya zorlamak, diğerinin ise bu güvenilmez ve ayarlanabilir testler ile aşı olmamış insanları hastalıklı göstererek zorunlu aşıya zemin oluşturmak olduğu da çok açıktır.
PCR testleri son derece doğru sonuç verse, bu testler esnasında insanlara bir şey bulaştırılma ihtimali olmasa dahi, 82 milyon insanın hafta da bir-iki defa hasta olmadığını ispat etmesini istemek akıl ve hukuk dışı değimlidir? Akıl dışıdır; çünkü her gün yapmadığınız bir testin bir faydası yoktur, ya testten bir gün sonra hasta olursanız?
Hukuk dışıdır çünkü; Hıfzısıhha Kanun 57-72, TCK.195 hep hasta olan ve hasta ile yakın temas halinde bulunan insanların karantina ya uymamasına ceza öngörüyor, HES kodunda “Risksiz” görünen bir ülke dolusu insanın, durduk yerde hasta olmadığının ispatlanmasının istenmesi ise hukuksuzluk bir yana bir zulüm ve suçtur!
10-) Kov it türü; Domuz gribi, kuş gribi, sars vs virüsler mevsimlik ve sürekli mutasyon geçirir iken, insanlara geçen mevsimin iğnesini batırmanın anlamı nedir, virüsler bu güne kadar mutasyon ile güç kaybetmiş iken, mutasyon ile virüsün güçlenmesi saçmalığı nereden çıkmıştır, virüsler mutasyon geçirdikçe güçleniyor ise insanlık niye bu güne kadar yeryüzünden silinmemiştir, ayrıca insana bulaşan her virüs ve bakteri için aşı vurulacaksak işimiz iş? Hasta olmayan insanın durduk yerde tedavi olması nereden çıkmıştır? Bunu yapanların büyük kârlar etmesi insanları hiç mi şüpheye sevk etmemektedir?
11-) İlaç karteli dünyanın en güçlü karteli iken ve tüm tıp sistemi şu yada bu şekilde kontrolleri altında iken, onların ve Türkiye de ki ortaklarının onaylamadığı kimse köşe başlarına gelemez iken, bu Plandemi-Yalandemi aracılığı ile aşı- ilaç kartelinin servetleri kat kat artmış iken, bu deney sıvısına karşı çıkan doktorların bu işte hiç menfaati yok iken, hatta bunlar soruşturmalar ve baskılar ile uğraşır iken, siz aşı ilaç karteli sözcüsü, maddi manevi her türlü desteklenen televizyon doktorlarına nasıl bu kadar güvenebiliyorsunuz, onlar kronik hastalıklarda da bize aynı şeyi yapmıyorlar mı, hayatımız boyunca bize ilaç satmıyorlar mı? Bu ilaçlar bir yandan da bedenimizin diğer organlarına zarar verip yeni hastalıklara sebep olmuyor mu? Ben Allah C.C.nin şifasını yaratmadığı tek bir hastalık olduğuna inanmıyorum, elbette öleceğiz, insanın bir vesile ile ölmesi gerekiyor, dünyanın düzeni böyle, ama ben Allahın takdir ettiği ölüm anı gelinceye kadar sağlıklı yaşamak istiyorum, ilaçlara bağımlı yaşamak istemiyorum.
12-) Benim gibi düşünenler aslında genel olarak ilaca-aşıya karşı değil, ama bu “üretme virüsü” ortaya salanların, bize sunduğu tedaviye haklı olarak şüphe ile bakıyoruz, bu abartılan salgının altında başka niyetler olduğunu seziyoruz, ben de inanıyorum ki zaman ile daha fazla insan bu durumu idrak edecek.
Söylediklerim yanlış anlaşılmasın, ortalığa üretip bir virüs saldıklarını, sonrada bu salgının devamını desteklediklerini düşünüyorum, ama biz binlerce yıldır virüsler ile yaşıyoruz, gerçek şu ki virüsler mutasyon ile zayıflar, kuvvetlenmezler, zaten normal olarak Türkiye de günde 1000 -1500 kişi ölür( TÜİK 2019-2020 ölüm oranları), bunların bir kısmı da nezle, zatürre, koah ve kalp gibi hastalıklardan ölüyordu, artık bunların ölümleri de Covit-19 ölümü olarak kabul ediyor ve insanların korku içinde yaşatarak haklarını elinden alıyorlar.
13-) Benim gördüğüm asıl tehlike; aşı adı altında dayatılan deneysel sıvı satışı ve onun insanlara verdiği zararların ötesindedir; bana göre ZORUNLU AŞI; yani insanın içeriğini kontrol edemediği bir sıvının ona ZORLA enjekte edilebilmesi; İNSANI HUKUKEN BİR EŞYA MERTEBESİNE DÜŞÜRÜR, bu düşüşten sonra insana her şey yapılabilir, bundan sonra size çip de takarlar, her hakkınızı da kısıtlarlar, bizim asıl korkumuz bu, dijital köle olmak. Bizim mücadelemiz ULUSAL DEVLETİMİZ içindir, tam bağımsız TÜRKİYE CUMHURİYETİ içindir, biz Siyonistlerin Global Faşist devletinin uşağı olmak istemiyoruz, biz Allahın C.C yarattığı tabiatı koruyarak, insan onuruna uygun yaşamak istiyoruz, bu olmazsa insan onuruna uygun bir şekil de ölmeyi de kabul edebiliriz.
Teşekkürler Cüneyt Bey, gerçekleri anlatıyor ve olanları sorguluyorsunuz.
Yaptığınız işlemler ve anlatılan hususlar anlaşılmamaktadır. Lütfen açık, anlaşılır şekilde beyanlarda bulununuz. Ürkütücü sözler ve yazılar hergeçen gün insanları daha çok, korku trenine bindiriyor