Günlük yaşamda kullandığımız pek çok atasözü bulunmaktadır.
Atasözleri, uzun denemeler ve gözlemlere dayanarak söylenmiş , öğüt verici sözlerdir. Söyleyeni belli değildir. Toplumun ortak ürünüdür
Günlük yaşamda çok sık kullandığımız ve bugünlere en uygun düşen atasözü bana göre “Lafla peynir gemisi yürümez “atasözüdür. Bu atasözü, yalnız konuşarak, “yaparım, ederim “diyerek bir yere varılmaz ve işler gerçekleştirilmez” anlamı taşımaktadır.
Atıp tutmaktan çok, eyleme geçmek, uygulamak ve çalışmak gerekir.” anlamına da gelmektedir. Kısaca “şöyle yaparım, böyle yaparım “diyerek iş yapılmaz, demektir.
Haber bültenlerinde, basın açıklamalarında, grup toplantılarında , törenlerde siyasetçilerimizi dinleriz. Yüksek perdeden konuşmalardır bunlar. Ceviz kabuğunu doldurmayan , içi boş konuşmalar. İçinde hakaret var, aşağılama var, ötekileştirme var, küfre varan sözler var. Var oğlu var. Ama bilgi yok, bilgilendirme yok, çözüm önerisi yok, karşısındakine saygı yok, sevgi yok. Yok, yok, yok. Konuşma bittiğinde bir yoklayın kendinizi. Bir değerlendirin içinde ne var diye. Boş, bomboş bir içerik.
Allahın her günü sabahtan akşama dek karşılaşmak zorunda kaldığımız bu konuşmalardan, bugünün ‘çok ses’li dünyasında kulağımızda kalan tek şey aşağılama ve hakaret sözcüklerdir.
Yaklaşık bir yıldır Corona ya da Covid- 19 denilen salgınla iç içe yaşıyoruz. Corona ile mücadelede dünyaya örnek olurken, dünya bizi kıskanırken, dünyaya sağlık ürünleri dağıtırken birden bire hasta ve ölüm sayılarında birinci sıraya oturuverdik. Hasta, ölüm ve bulaşı sayıları birden bire atıverdi. Sağlık Bakanı, güven yitirdi.
Uzaktan eğitimde çocuklarımız, eğitim ve öğretime uzak kaldı. Bilgisayarı, tablet, akıllı telefonu olmayan , internet erişimi bulunmayan binlerce öğrenci okuldan, öğretmeninden, arkadaşlarından uzak kaldı. Bununla övünen Bakan, sınıfta kaldı.
Ekonomide, “uçuyoruz, şahlanıyoruz, İMF’ye borç veriyoruz” derken borç bulamaz duruma düştük. Türk Lirası değer yitirdi. İşsizlik arttı, açlık sınırı yükseldi. Emekli, emekçi, köylü , memur , işçi, esnaf borç batağında. Ekonomi “pik” yapıyor derken “bip” yaptı ve Bakan, istifa etti.
Muhalefet sözcüleri de aynı tonda , aynı üslupla yanıt veriyor ama içinde öneri yok. Halka umut vermiyor. Salt, karşılıklı atışma, efelenme . Halk umarsız, halk işsiz, halk yoksul…
Ama siyasetçilerde yüzler asık. Suratlar bir karış. Sözler öfke ve kin dolu . Ağızdan çıkan sözcükler, kılıç gibi keskin, yürek yaralayıcı. Bir ok gibi rakiplerinin yüreğine saplanıyor, yüreğini dağlıyor. Kin, öfke, nefret sözcükleri saçılıyor yerlere, etrafa. Öneri yok, çözüm yok, halkın derdine derman olacak ışık yok bu konuşmalarda.
Demek ki “lafla peynir gemisi yürümüyor” muş. Gemiyi yürütmek için plan gerekir, liyakat gerekir, adalet gerekir, hukuk gerekirmiş.
Söz buraya gelince sizi bilmem ama ben “İnsaf ya hu!” diyorum. Bu kadar da olmaz ki ! Bir toplumun işitme-duyma kapasitesi bu kadar da istismar edilmez ki… Toplumun duygularıyla bu denli oynanmaz, alay edilmez ki…Bu eziyeti çekmek zorunda kalmak için bu toplum, bu ulus ne suç işledi?
Haftada bire, ikiye, hadi diyelim üçe dörde razıyız, ama anlama yetimizin üzerine bu kadar da gidilmez ki… Her gün her kanalda aynı tür konuşmaları birkaç kez dinlemek de neyin nesi? En yüksek perdeden , karşılıklı tehditler, aşağılayıcı, incitici sözler..
Üstelik, konuşmaların tümü gerçekten ‘hep aynı şarkı’ denilen cinsten.
Yazıktır bu ulusa. Yapmayın, acıyın bu halka. Ulusun aklı ile , bilinciyle, duygularıyla bu denli oynamayın. Bırakın onlar da öğrensinler, bilgilensinler, bilinçlensinler, aydınlansınlar. Sorunları bir parça da olsa çözülsün. Rahat bir soluk alsınlar.
Halkı bilgilendirmek, aydınlatmak yerine gerçekleri gizlemeyi, eleştiri yapanları aşağılamayı, avazı çıktığında bağırmayı marifet saymak, halkın sorunlarını çözmeye yetmiyor.
Atalarımızın, “Boş teneke çok ses çıkarır” sözünü laf olsun diye söylediklerini ileri sürebilir, savunabilir miyiz?
Atalarımız, yine haklı çıktı.