Yardımcıoğlu: “Mücbir sebep hali 2025 yılı sonuna kadar uzatılmalı”

Yardımcıoğlu: “Mücbir sebep hali 2025 yılı sonuna kadar uzatılmalı”

Batı Asya Araştırmaları Enstitüsü (BAAE) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, mücbir sebep halinin uzatılması için çağrıda bulundu.

BAAE Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, moderatörlüğünü Gazeteci Neşe Yıldızhan’ın yaptığı Kent Kulisi programının konuğu oldu.
Kahramanmaraş ve ülke gündemine dair değerlendirmelerde bulunan Başkan Mahmut Yardımcıoğlu, 6 Şubat depremlerinden sonra ilan edilen mücbir sebep halinin emsallere uygunluk ilkesi çerçevesinde 2025 yılının sonuna kadar uzatılması gerektiğini söyledi.
Yardımcıoğlu, “Bence mücbir sebep uzatılmalı. Mali Müşavirler Oda Başkanı Abdullah Kalın, çok güzel işler çıkartıyor. O kardeşimizin vermiş olduğu mücadele kadar hiç kimsenin mücadele vermediğini düşünüyorum. Van’da ne kadar yapıldıysa, Elazığ’da ne kadar yapıldıysa emsal uygulamayı istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz” dedi.
Ülkede milletvekillerinin halktan kopuk ama genel başkanlarına göbekten bağlı olduklarını ifade eden Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, bu sistemin milletvekillerini değersizleştirdiğini dile getirdi.
Yardımcıoğlu şöyle konuştu: “Bir ülkedeki iktidarı çalıştıracak olan şey muhalefettir. Onun iktidarın dişine, çenesine yüklenmesidir. 600 tane milletvekili var. Ya bunlar olmasa ne olur? Bana söyler misiniz? Soruyorum size. Hiçbir şey olmaz. Hatta 600 tane milletvekilinin özlük hakkı, vergi mükelleflerinin üzerine yük olmaktan çıkar. Emin olun bütçede faiz ve borçlanma gibi bir kanadı da kapatır. Bu ülkede baktığımızda Cumhurbaşkanı’nın karşısına bakanlar esas duruşta giriyorlar. Milletvekillerini konuşmuyorum bile. Herhangi bir Milletvekilinin AK Parti’de ya da CHP’de herhangi bir şekilde genel başkanın karşısında bir söz, fikir beyan etme şansı maalesef ki söz konusu değil. Bütün kararları Tayyip Bey alıyor zaten. Cumhuriyet Halk Partisi’nde Özgür Bey alıyor. MHP’de Devlet Bey alıyor. Delikanlı bir milletvekili varsa Tayyip Bey’e, Özgür Bey’e ve Devlet Bey’e hadi bir kabadayılık yapsın. Hayır, Sayın Genel Başkanım, siz bu konuda yanlış düşünüyorsunuz. Bu düşündüğünüz yanlış, lütfen fikrinizi düzeltin. En azından ben size katılmıyorum. Deme delikanlılığını göstersin, ben de göreyim. O milletvekilinin yüreğinden öpmek istiyorum. 600 tane Milletvekili maalesef ki argo anlamda kullanmıyorum. Çarpmada bir, toplamada sıfır. Olmasalar, milletin sırtına biraz daha yük olmazlar. Olmasalar onlara verilen özlük hakları ve yapılan harcamalar danışmanları, sekreterleri, şoförleri, bir kamu borcunun ödenmesinde kullansa devlet daha rahat eder.”

ÜLKENİN EKONOMİK DURUMU BELLİ”
Doğruyu konuşmak gerekirse Fırat Beyi başarısız bulmuyorum. Bunu samimi söylüyorum. İnsanlar eleştiriyorlar. Deprem geçirdik.Ülkenin ekonomik durumu belli. Buraya bir miktar para aktarılıyor. İnşaatlar yükseliyor bir şekilde. Bunları görüyorum. Benim sadece eleştirdiğim nokta ne biliyor musunuz? Ülke çapındaki siyaset noktasında ülkede çok ciddi yoksulluk ve yolsuzluk olduğunu, çok ciddi adam kayırma olduğunu, çok ciddi israf olduğunu düşünüyorum. Türkiye için iktidara talip olanlar, Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetmeye talip olan insanların hiçbir şey yapmasına gerek olduğunu da düşünmüyorum. Bir politika üretmeye gerek yok. Faizin, rüşvetin, yolsuzluğun önüne geçin, israfın önüne geçin. Bu memlekette yoksulluk kalmaz. 200 yıldan beri Meşrutiyet’in İlanı’ndan, Tanzimat’ınİlanı’ndanberi bu ülke maalesef ki kendini bir türlü toparlayamıyor.
“BAZI KONULARDA 25 YIL ÖNCE BAŞLADIĞIMIZ NOKTADAN NEREDEYSE ÇOK DAHA GERİYE GİTTİK”
Tayyip Bey’in iktidara geldiği zaman çok ümitlenmiştik esasında. O dönemden bu yana baktığımızda ne diyorlardı? Biz diyorlardı, herkesi sözleşmeli yapacağız. Sözleşmesi bir yıl içerisinde başarılı olursa yenileyeceğiz. Hatta valileri bile sözleşmeli yapacağız diyorlardı. Söylediklerinizin tamamen tersini yaptınız. Önce insanları geçici işçi aldınız. Önce şirkete aldınız. Şirkete alınırken bile 50 türlü referanslar. Maraş gibi bir yerde düşünün. Maraş, yüzde 90 AK Parti’ye oy vermiş bir şehir. Sen kimden kimi seçiyorsun ya? 10 kişinin 9 tanesi sana oy vermiş bu memlekette. Birini seçtiğin zaman, birine adaletsizlik yaptığın zaman sen zaten diğer AK Partiliyi küstürüyorsun. Sana oy vermiş adamı küstürüyorsun. Sen ne yapıyorsun? Burada adaletli olmayan, noter kurasıyla çekilmeyen ondan sonra not kriteri dikkate alınmayan, başarı kriteri dikkate alınmayan birtakım subjektif nesneler, Türkiye’nin adam almada, iktidara monte etmede, milletvekili seçmekte, belediye başkanı atamakta, bürokrat atamakta bu ülkenin başına bela oldu. Bazı konularda 25 yıl önce başladığımız noktadan neredeyse çok daha geriye gittik. Dolayısıyla adında adalet olan bir partinin adaletle davranmasını istemekten daha doğal ne olabilir? Siz bana diyeceksiniz ki hocam sen şu an AK Parti milletvekili olsaydın bunları konuşabilir miydin? Aslan gibi konuşurdum. İşte o zaman ihraç olurduk. Onların ihraç etmesini de beklemezdik, istifa ederdik. Vereceğimiz hesap herhangi bir genel başkana değil, Allah’a hesap vereceğiz. Öyle bir derdimiz yok. Dolayısıyla ben millete taraf olan fakirliği, yoksulluğu yok edecek olan şeyin bir kişiye 9 akçe, 9 kişiye bir akçe düşmemesini sağlamak olduğunu düşünmüyorum. Bir tarafa yağdıracaksın, bir tarafı kurutacaksın. Yok,öyle yağma. Dişlerini sökeriz. Öyle şey mi var ya? Burada bir tanesine 17 bin lira asgari ücret vereceksin. Ev kirasının 20 bin lira olduğu bir şehirde hadi yaşa diyeceksin. Bir tanesine milyonlarca dolar aktaracaksın. Olmadı işte. Üstadın yine deyimiyle ‘Kurtlar yapmıyor kuzulara şah olsa.’ Dolayısıyla neyi anlatmaya çalışıyorum? İsrafın önüne geçelim. Birilerinin haksız kazanç elde etmesinin önüne geçelim. Birilerininmüteahhitlik yaparaktan, şunu bunu yaparaktan çok büyük paralara konmasının, hak etmediği paralara konmasının önüne geçelim. Fakir fukaranın da bu memlekette nasıl orta sınıf haline geldiğini hep beraber görelim. Vergi verileceği zaman, askere gidileceği, Güneydoğu’da ölüneceği zaman bizi hatırlamayın. Bizi nimetler devşirileceği ve nimetler bölüşüleceği zaman hatırlayın. Nimet külfet dengesine dikkat edin.
“MÜCBİR SEBEP HALİNDE EMSAL UYGULAMAYI İSTİYORUZ”
Bence mücbir sebep uzatılmalı. Bu konuda çok ciddi gayret veren, buradan adını zikretmeden geçmek istemiyorum kendisini takdir ediyorum. Mali Müşavirler Oda Başkanı Abdullah Kalın, çok güzel işler çıkartıyor. O kardeşimizin vermiş olduğu mücadele kadar hiç kimsenin mücadele vermediğini düşünüyorum. Van’da ne kadar yapıldıysa, Elazığ’da ne kadar yapıldıysa emsal uygulamayı istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Sayın Mehmet Şimşek küçük hesaplar yapıyor. Burada birtakım işletmesi olan arkadaşlarımızın, fabrikası olan dostlarımızın, şehrin mukimi olan insanların, hemşehrilerimizin ufak tefek vergi borçları var. Bunlara faiz tahakkuk etmiyor. Bunlar gecikmiş borç olaraktan görünmüyor. Buralardan alacağı parayı hesaplıyor. Buralardan alacağı parayla bir yara saracağını zannediyor. Kardeşim buradan alacağını herhangi bir paraya tamah etme. Hatta sen buraya destek vermelisin. Bu şehirdeki küçük esnafa, berbere, ayakkabı boyacısına, bakkal dükkânına, iplik fabrikası, örgü fabrikası sahibine, konfeksiyoncuya, iğneden ipliğe herkese destek verilmesi gerekiyorken, Sayın Mehmet Şimşek küçük hesaplar yaparaktan, buradan mücbir sebebi kaldıraraktan bu vergilerin tahakkuk ve tahsilâtı hızlandırmak istiyor. Bunun herhangi bir anlamı yok. Bütçeye de herhangi bir katkısı olmaz.
“İNSANLAR ÜRETTİKLERİ MALLARI SATACAK MÜŞTERİ BULAMIYORLAR”
Müteşebbislerin, girişimcilerin, herhangi bir destek aldığını ben görmedim. Nakden verilmiş ya da verilmiş herhangi bir destek yok. Neymiş efendim, SGK’yı öteleyelim. Neymiş efendim, vergileri öteleyelim. Almayın kardeşim, almayın. İnsanlar çalıştıracak işçi bulamıyorlar. İnsanlar işçilerine verecek maaş bulamıyorlar. İnsanlar ürettikleri malları satacak müşteri bulamıyorlar. İnsanlar ihracat pazarlarını kaybediyorlar. Bu şehirdeki tekstille ilgili işletmelerin hepsi sökülüp Mısır’a götürülüyor. Bu şehrin insanı bu mücadeleyi veriyorken sen gelmişsin mücbir sebebi kaldırayım. Bu şehirle ilgili, bu vergi alacaklarını silmelisiniz. SGK alacaklarını silmelisiniz. Devlete düşen babalık görevidir. Bunu birilerinin Tayyip Erdoğan’a, söylemesi lazım bunlar yanlış. Neden bu şehirde yüzde 80 oy alınıyorken, AK Parti’nin oyları yüzde 30’lara düştü? Cumhurbaşkanının yüreğine hitap edecek şekilde işte bahsettiğimiz bu milletvekilleri gidip kanadından tutup bir saniye Sayın Cumhurbaşkanım beni 3 dakika dinlemek durumundasınız diyecek delikanlılığı gösteremedikleri için Cumhurbaşkanı burada işlerin yolunda gittiğini düşünüyor. Yapılanları yok mu sayıyorsun? Hayır, yok saymıyorum. Yetmez ama elbette ki görüyorum. Takdir ediyorum. Teşekkür ediyorum. Ama daha da olmalı diyorum. Bu şehirden vergi almak ne demek ya? Bunu sadece Maraş için de konuşmuyorum. Malatya, Hatay, Antep’in iki tane ilçesi Nurdağı ve İslahiye için de konuşuyorum. Oradakiler de canlarını kaybettiler. Nurdağı’na bu kadar ev kuruldu anında, herkes oturuyor. Niye Maraş’ınki gecikti? Ben de soruyorum. Biraz daha hızlı olamaz mıydı acaba.Çevre illerdeki örnek evlerde görmüş olduğumuz şeyleri bu şehrin insanı yaşasa, bu şehrin depremzedesi yaşasa kötü mü olur? İyi olur. Şunu asla inkâr etmiyorum. Devletin imkânları kısıtlı, parasal sıkıntılar var. Kabul ediyorum. Bu memleketin insanının elinden tutmalısınız. Bu memleketin insanının işsiz kalmasını istemiyorsanız, bu memleketteki suç oranının artmasını istemiyorsanız bunu yapmak durumundasınız.
“MÜCBİR SEBEBİ LÜTFEN UZATIN!”
Sayın Bakan Mehmet Şimşek sizi buradan sesleniyorum. Lütfen AK Partili dostlarımız size iletsin bunu. Mücbir sebebi lütfen uzatın. Uzatmamakla bu memleketin insanına sadece zulmetmiş olacaksınız. Bunlar doğru şeyler değil. Bu vergileri almak, tahsil etmek gibi kafanızın içerisinde bulunan şeylerden lütfen vazgeçin. Ötelemek de yetmez. KDV’nin tahakkuk ücretine mi kaldın Sayın Bakan? SGK’nın ücretine mi kaldın? Zaten SGK’nız milyarlarca TL açık veriyor. 300-500 milyon lira da buradan açık versin. Nihayetinde milletin borcu bu. Cebinizden ödemeyeceksiniz. Emsallere uygunluk ilkesine uygun olaraktan 2025’in sonuna kadar uzatın. İnsanlar da ona göre gardını alsınlar. İnsanlara şunu deyin, Beyannamelerin ücretini almayacağım, eğer devlete aktarılması gereken bir KDV varsa bunu 2025’in sonunda alacağım. Gelir vergisi almayacağım. Kurumlar vergisi almayacağım. Siz bu paraları yaralarınızı sarmakta kullanın. Bugün demeyeceksen ne zaman diyeceksin? Tepemize İsrail füzesi Allah korusun düştüğü zaman mı diyeceksiniz? Sayın Milletvekilleri, Cumhurbaşkanımıza bunu iletirseniz, kesinlikle hoşuna gidecektir. Kesinlikle de bu bahsettiğim yaraya merhem olmak isteyecektir” şeklinde konuştu.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?