Köşe yazarımız Ali Yazır makalesinde;
Ezilenle, sömürüleni ayırd eden anayasamız olduğunu biliyoruz ama hükümlerini, uygulamalarda icraatlarda biz fark edemiyoruz. Belki fark etmek istemiyoruz!
Anayasa, kanunlar halkının yanındadır, eşitsiz uygulamaların kılıcıdır diye öğrenmiştik biz.
Milliyetçilik, millettir, milletin derdine çare olmaktır, milli bir devlet olmaktır, milli gururdur. Milli gururu hissedemez hale geldik. Milliyetçiliğin toplumda, özel ve tüzel alanlarda izlerini göremiyoruz? Milliyetçiliğe sahiplenilmesi
gereksiz olarak mı değerlendiriliyor! Milliyetçi olmak gereksiz ise dünya milletleri neden kendi milletinin menfaatlerini çıkarlarını önceliyorlar? Ya da Türk milletinin milliyetçi olması mı istenmiyor veya neden istenmez? Bu ülkede milliyetçi olmayacaksak önerilen nedir? Ya da ülkemizdeki Arap nüfusun 10 milyonlara ulaşması mı Milliyetçiliği pısırıklık ve tepkisizliğe itiyor? Devlet milliyetçiliği askıya mı aldı?
Biz, Milliyetçiliği; çağlar üzerinden aşmaktır, akılcılıktır, aksiyondur, pasiflik değildir, boyun eğme değil, direnmedir. haksızı, yanlışı, kötüyü haykırabilmek olduğunu öğrenmiştik. Zaman geçtikçe
Milli gurur, milli kültür ve töreden uzaklaştırıdığımızı görür olduk.
Kuvayı Milliye, memleketi kurtuluş savaşı yıllarında köy köy geri alırken, ağaç kovuklarında günlerce aç kalmış, titreyerek sayıklayan minicik çocukları,hayatını kaybetmiş kadınları, çocukları, katliamları da bugün unutalım mı isteniyor. Yunan zulmünü, körpecik kızlarımıza yapılan tecâvüzleri, bebeklerin kasaturayla nasıl ikiye bölündüklerini, emzikli kadınların memelerinin kesilerek kundağındaki bebeğinin ağızlarına basılarak nasıl boğulduklarını, Çanakkale’yi de mi unutalım. Dün Yunan galip gelsin diyenler bugün Anadolu’da Türk milliyetçisi kalmasını mı seslendirmek istiyorlar. Milliyetçilik milletin ta kendisi olduğu bilinciyle millet ile devletin bütünleşerek kızıl elmaya koşmak olduğunu gençlerimize acilen hatırlatmalıyız. Sahi biz hangi milletin evlatlarıydık?
Haklı olarak, Türk’e yabancı, köhnemiş beyinli, ciddiyetsiz, merhamet, vicdan ve insaf damarları kurumuş, doymak bilmeyen obur, pis iştahlıları suçluyoruz da, kendimizi günahsız! kabul eden bizler ne kadar vatansever, milliyetçi, millet severiz? Biz kendimiz nasılız?
Toplum olarak tik tok, sosyal medya, tv’deki diziler ile öylesine uyuşturulmuşuz ki hiçbir saldırı, ihanet, kahpelik, tehdit ve tehlikeye karşı umursamaz olup çıktık. Aile yok ediliyor, annelik ayaklar altında!Korkarım millet olarak çok kötü günlerin arifesindeyiz!
Yaklaşan tehlike o kadar büyük ki!
Dış dünya ve içimizdeki kahpeler el ele, sırt sırta vermişler tiyatronun sanki en son perdesini oynuyorlar! Bu tehlike, ana okullardan yani 4-5 yaşlarındaki çocukları içine alan, birtakım tarikat ve cemaat yapılarıyla resmi protokoller yoluyla çocuklarımız ÇEDES projesi eşliğinde sözde din adamlarına, hocalara, şeyhlere devredilerek mi çözülecek? Allahım son çare sensin bu millete ülkeye yardım et.