Son günlerde ” destan” sözcüğü dillerden düşmüyor. Destan yazılıyor, destanlar (Malazgirt, Çanakkale vb.) birbiriyle karşılaştırılıyor. Son günlerde yazılan destanın tümünden büyük ve kutsal olduğu savı öne sürülüyor.
Yıllarca bu konuyu işlemiş, öğrencilerine anlatmış ve öğretmiş bir yazın öğretmeni olarak bugün bir kez daha anlatmak gereğini duydum.
Destan, ulusların yaşamını derinden etkilemiş, büyük yankılar uyandırmış tarihsel, toplumsal veya doğaüstü olayların anlatıldığı( savaş, göç, doğal yıkım vb.) yapıtlardır. Genellikle henüz yazının bulunmadığı, sözlü döneme ilişkin ürünlerdir.
Sıradan bir olay destan konusu olamaz. Toplum belleğinde iz bırakmış olması çok önemlidir.
Örneğin Malazgirt Savaşı, Türkler’in Anadolu’yu yurt edindikleri , Anadolu topraklarına ayak bastıklarının savaşıdır. Göç yoluyla buralara dek gelen bir ulusun tümünü ilgilendiren bir olaydır. Başlarında ünlü bir komutan Alpaslan vardır. Malazgirt bir destandır. Çanakkale ise, yedi düvele baş kaldıran, Çanakkale’yi geçilmez kılan, bağımsızlığımızı ve onurumuzu koruyan savaşın adıdır. Seyit onbaşı bu destanı yazan kahramanlardan biridir.
Bir tepeyi koruma adına tümü de şehit olan 57. alay da bu destanın görkemli kahramanlarıdır. Bu destanı yazanların başında ise tüm dünyanın saygı duyduğu Gazı Mustafa Kemal vardır. Gerek Malazgirt gerçekse Çanakkale, ulusun tümünü ilgilendiren olayların yaşandığı savaşlardır. Her iki savaşın komutanı da olağanüstü kahramanlardır.
Destanların Özellikleri ve Çeşitleri Destanlar ikiye ayrılır: Doğal destanlar ve Yapay destanlar . Doğal destanlar, Anonim olup halkın ortak belleğinin ürünüdür. Bir ulusun özelliklerini yansıtır. Genellikle manzum, yani şiirseldir. Tarihsel ve sosyal olaylardan doğar, beslenir. Olağanüstü olaylar ve olağanüstü kahramanlar vardır. Türk Destanları , doğal destanlardır.
Yapay destanlar ise söyleyeni, yazanı belli olan destanlardır. Üç Şehitler Destanı ( Fazıl Hüsnü Dağlarca) ve Kuva-yi Milliye Destanı( Nazım Hikmet) yapay destanlara örnek destanlardır.
Biraz da Türk Destanları hakkında bilgi vereyim: Türklerin bilinen en eski destanı Yaratılış Destanı’dır. Yaratılış Destanı: Altay -Yakut Türkleri dönemine uzanan ve en eski destandır. Evrenin yaratılışını, iyiliğin ve kötülüğün kaynaklarını , evrendeki düzeni anlatır. ” Daha hiç bir şey yokken Tanrı Kayra Han ile uçsuz bucaksız şu vardı.Gök yoktu, yer yoktu yalnızca sonu olmayan bir deniz (su) vardı.” diye başlar ; evrenin oluşumunu anlatır.
Binlerce yıl öncesinden merak eden, araştıran , sorgulayan Türklerden bugün gelinen nokta: Biat ve itaat.
Saka Türkleri’nin Destanları : 1- Alp Er Tunga Destanı 2- Şu Destanı Hun-Oğuz Türkleri’nin Destanları : 1- Oğuz Kağan Destanı 2- Atilla Destanı
Göktürk’lerin Destanları : 1- Bozkurt Destanı 2- Ergenekon Destanı
Uygur Türklerinin Destanları : 1 Türeyiş Destanı 2- Göç Destanı
Yabancı ulusların destanlarına da biraz değineyim: İlyada (Yunan, Homeros) Odysse (Yunan, Homeros) Şehname (İran, Firdevsi) Gılgamış (Sümerler) Ramayana (Hint) Kalevela (Fin, Lönrot) Nibelungen (Alman) İgor (Rus)
Bu bilgilerden sonra bir olayın destan olup olmadığına sizler karar verin: 1- Yaşanan olay, bir ulusun tümünü ilgilendiriyor mu? Bir toplumu derinden etkiliyor mu? ( Göç, savaş, doğal yıkım vb)
2- Yaşanan bir olayın içinde olağanüstü özellikler var mı? (276 kg.lık bir mermiyi omuzuna kaldırıp topa yükleyen bir Seyit Onbaşı, 57. Alay, savaş nedeniyle askere gittikleri için hiç mezun vermeyen okullar vb. var mı? )
3- Kahramanları olağanüstü niteliklere sahip midir? (Oğuz Kağan, Mete Han, Alpaslan , Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi)
Yorum sizlerin.