1-Dünya, nasıl bir dünya olacak?
2-İnsan, değişecek mi?
3- Alışkanlıklarımız değişecek mi?
4- Eğitimden sağlığa, ulaşımdan paraya beklenen değişimler olacak mı?
5- Teknoloji her şeyi ile bizi kuşatacak mı?
6-Yapay zeka ile robotlar, yaşamımıza egemen olacak mı?
7-Kapitalizm çökecek mi? Emek ile sermaye arasındaki çelişki sona erecek mi?
8- Paraya ve çıkara dayalı devlet anlayışının yerini insanı önceleyen sosyal devlet anlayışı alacak mı?
9- Hiçbir şey değişmeyecek, eski tas eski hamam alışkanlıkları sürecek mi?
Sorular…Sorular…Düşünen, sorgulayan herkesi ilgilendiren ve yanıtı aranan sorular…
Mikroskopla görülebilen bir varlık olan Corona virüsü, insanları evlerine hapsetti. İnsanlar, yalnızlaştı. İnsanlar , birbirine yabancılaştı. Varsıl yoksul ayrımı yapmaksızın çaresiz bıraktı. İnsanları düşünmeye, merak ettiği soruların yanıtını bulmaya zorladı. İçinde yaşadığımız koşullar, gözlemlerimiz, kimi gerçekleri gözümüze soktu.
Örneğin, işadamları, esnaflar, işçiler, köylüler, işsizler bu dönemde devletin desteğini aradılar. Sosyal devlet kavramı öne çıktı. Atatürkçülüğün altı temel ilkesinden biri olan ‘’Devletçilik’’ilkesinin önemi anlaşıldı. Devlet hastanelerinin özel hastanelere olan üstünlüğü görüldü.
Her şeyin para olmadığı, insanın ve insanlığın önemsenmesi gereği anlaşıldı. Corona ile mücadelede sağlık çalışanlarının üstün çabası yadsınamaz sanırım. Corona sonrası oluşacak dünya için aydınlara da büyük sorumluluklar düşüyordu.
Var olanı görmeden , onu çözümlemeden, onu sorgulamadan, var olanı aşmaya yönelik çıkarımlar yapmak, olması gerekene yönelmek pek olası görülmüyor. Bu nedenle, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakultesi öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Erdem, bilim insanlarını, felsefecileri, sanatçıları , teknoloji ile uğraşanları sanal ortamda bir araya getirdi.
Ülkemizin aydınları, sanal ortamda yapılan çalıştayda yukarıda sıraladığım sorulara yanıtlar aradılar. Beş saati aşan süreyle ‘’Corona Sonrası Dünya ‘’ tüm boyutlarıyla ele alındı. Enine boyuna tartışıldı. Çok önemli, çok ilginç sonuçlar çıktı. Çalıştayı düzenleyen, kitabı gönderme inceliğinde bulunan Prof. Dr. Haluk Erdem’e, çalıştaya katılarak değerli görüşlerini aktaran, önerilerde bulunan bilim insanlarına, felsefecilere ve sanatçılara teşekkür ederim.
Ayrıca, bu konuşmaların kitap haline getirilmesinde emeği geçenleri kutluyorum. Kitaptan edindiğim bilgileri sizlerle paylaşıyorum. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bilimde , eğitimde, teknolojide, sanatta pek çok değişiklik olacak. İlk değişim, eğitim sektöründe olacak.
Bildiklerini aktaran klasik öğretmen yerine kendini yenileyen, öğrenci ile birlikte öğrenen, sürekli öğrenci olarak kalan öğretmen tipi gelecek. Bambaşka bir eğitim ortamı, bambaşka bir öğretmen , bambaşka bir okul ve içerikler olacak. Uzaktan eğitim, kalıcı olacak. Teknoloji(robotlar), emeğin yerini alacak. Teknoloji, insanlığı yönetecek. 5G , eğitimi , sağlığı değiştirecek. Ortalama becerilere sahip insanlara gerek kalmayacak.
Sürecin sonunda , dönüşümleri hızlı algılayanlar ve gerçekleştirenler ayakta kalacak, ayak uyduramayanlar , tarihin çöplüğünde kaybolacak. Avrupa, reform ve Rönesans çağına girdiğinde Osmanlı’nın bu yeniliklere ayak uyduramayıp yıkılması gibi. Tarihinden gurur duymak önemli elbet ama ders çıkarmak daha da önemlidir.
Bu bunalımdan, erdemlerle bütünleşerek, değerleri yeniden keşfederek, insanlığımızı yeniden kazanarak çıkmalıyız. Hedef, erdemli insan yetiştirmek olmalıdır. Doğayla savaşmayacağız, doğayı sömürmeyeceğiz, doğayı kirletmeyeceğiz.
Üretim ilişkileri,yeniden gözden geçirilmelidir. Bilim, kendini yeniden sorgulamalıdır. Kapitalizme hizmet eden bilimin yerini insana hizmet eden bilim almalıdır. Felsefe, sosyal sorunlara çözüm üretmelidir. Göçmenlik, küresel ısınma,iklim değişikliği, çevre sorunları, silahlanma, açlık, savaş vb. gibi insanlığın sorunlarına tek bir ulus çözüm üretemez.
O ndenle, bu sorunların çözümü küresel olarak ele alınmalıdır. Bireycilik (egoizm) sorgulanmalıdır. İçine kapanmak, öbür uluslardan soyutlanmak sonuç getirmez. ‘’Biz bize yeteriz’’ gibi bizi yalnızlaştıran, yabancılaştıran anlayışın yerine ‘’Ben ancak sizinle birlikte varım’’anlayışını üstün kılmak gerekir.
Büyük ozanımız Nazım Hikmet’in dizelerinde olduğu gibi ‘’Yaşamak , bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine ‘’ yaşamayı içselleştirmeliyiz.
Çünkü , birey ancak toplumla var olur. Ya hep birlikte var olacağız ya da hiç birimiz kalmayacak.
Hocam teşekkür ediyor,bir katkı olması bakımından bir değerlendirmemi arzetmek istiyorum “Evrensel Hukuk kurallarına uygun ULUSAL KALKINMASINI SAĞLAYAMAYAN ÜLKELER, KÜRESL REFAHA KATKI VEREMEZLER” diye düşünüyorum.Saygıyla