Köşe yazarımız Zeki Baştürk kaleme aldığı yazıda;
Seçime kısa bir süre kaldı. Taraflar, seçimi kazanmak için var güçleriyle çalışıyor.
Bir yanda seçim sonrasına yönelik verilen sözler. Demokrasi, özgürlük, kadın hakları, gençlere sağlanacak olanaklar, emekliyi rahatlatacak haklardan söz ediliyor. Tarım ve hayvancılık, eğitim, sağlık, teknoloji, güvenlik, sığınmacılara ilişkin üretilen politikalar. Öbür yanda yalan, iftira, ayrıştırma, ötekileştirme söylemleri. Dini siyasete alet etme, kamplara bölme, çabaları.
“ 14 Mayıs akşamı Türkiye’de iki fotoğraftan biriyle karşılaşılacak. Ya şampanya patlatıp bunu sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb’ine hamdedenler olacak…” diyen bir bakan.
“Siz olsanız bir yere giderken ailenizi Kılıçdaroğlu’ na mı emanet edersiniz yoksa Tayyip Bey’e mi?”
Bu sözleri, haberlerde dinlediğimde kulaklarıma, gazetelerde okuduğumda gözlerime inanamadım. Bunları söyleyen bir bakan. Hem de bu ülkenin Adalet Bakanı. Hukukun ve adaletin başı. Ülkemizde adaleti sağlaması , tüm yurttaşların haklarını koruması , herkese eşit davranması gereken bir bakan. Hak ve hukuka uygun davranması, hak ve hukuku gözetmesi gereken, doğruluktan ayrılmaması gereken bir bakan.
Yasaların herkes için eşit biçimde kullanılmasını sağlayacak, tüm yurttaşların haklarını gözetecek bir bakan . Böyle olması gerekmez mi?
Olması gereken bu. Görevinin ve sorumluluğunun gereği bu. Oysa, bir kaç oy oy uğruna milyonları ayrıştıran, ötekileştiren bir söylem bu. Hem de bunları, “ hak, hukuk , adalet” diyerek milyonların hakkını arayanlar için söylüyor. Bu bakan ile seçimlere gitmek, bu bakan ile yarışmak daha işin başında adaletsiz bir seçim olduğunun bir kanıtı. Tek kale bir maç oynanıyor. Devletin tüm olanaklarını ve bakanlık yetkilerini kullananlarla halkın desteğini alanlar arasında oynanan bir maç. Üstelik hakemler de onlardan yana.
Demek ki söyleyecek sözleri kalmamış.Bir atımlık barutları bile yok. Ellerinde salt İki argüman kalmış : “ din ve terör” . Seçmene verilen vaatler bile “ kopyala, kes, yapıştır” türünden.
Halk, değişim istiyor. Halk, insanca yaşamak istiyor. Halk, emeğinin karşılığını almak istiyor. Çirkin söylemler, kara çalmalar, yalanlar, rağbet görmüyor artık. Halk, yeni yüzler, yeni sözler, yeni baharlar istiyor. Tüm çiçekleri koparsanız bile baharın gelişini engelleyemezsiniz.
Yine baharlar gelecek. Kara bulutlar kalkacak. Aydınlanacak her yan. Mavileşecek gökyüzü, mavileşecek okyanuslar. Bizler de motorlarımızı maviliklere süreceğiz.