Köşe yazarımız Ali Yazır kaleme aldığı yazıda; “Duyguları ile hareket eden ve kusuru başkalarında arayan, kendi menfaatlerini önceleyip siyasi düşünen ve bunu din sayan ve islamın değerlerini aşındıran reaksiyoner müslüman tipi ile bilimsel makale yazmadan Prof olan bilim uleması günümüzde çokça görünür oldu. Başkalarına sorumluluklarını hatırlatmaktan , kendi sorumluluğunu yerine getirmeyi düşünemeyen bir zihin dünyasına sahip olduk gitti! Bu alışkanlığımızı değiştirmeyi de düşünmüyoruz, hatta bir çabamız da yok gibi. Geçmişteki yaşanmış olay ve olguları doğru değerlendirecek, karmaşık düğümleri çözebilecek ve geleceğe yol yöntem gösterebilecek bir zihine sahip olanımız belki tek tük vardır. Bana hiç rast gelmedi! Bu tarz insan inşa edecek bir eğitim sistemimiz zaten yok. Savaş durumunda bile ilimle uğraşan bir grubun olmasını öneren (tevbe 122) Kuranı Kerim elimizin altına yada duvarda asılı ama çağımız müslümanların görünürde düştüğü durumun vahameti tam bir trajedi vesselam. Taklit ve gösteriş ile meşgul bir zihin , inceleyen, sorgulayan bir zihine dönüşmedikçe, huzurlu ve mutlu bir dünyamızı gerçekleştirmemize imkan yok. Değişime önce kendimden başlamalıyım. İyileri hep başkasından beklemek yerine akşamları “bugün yaşadığım dünya ve kainat için görevim olan hangi faydalı bir işi yaptım,” sorusuna kendimden aldığım cevapla huzurla uyuyabilmeliyim. Ha unutmadan yazayım. Yaratılmışları razı etmek için yaratılmadığımızı düşünenlerdenim. Yaradılış gayem, kainatın işleyişinin mükemmelliğinde ki aheng ile bütünleşebilmek!… Onunla bütünleşmiş bir parça olup şah damarımdan yakın olan yaratıcımda yok olmak.”