Köşe yazarımız Cüneyt Bülent Şeker kaleme aldığı yazıda;
Ben bu işi anlamıyorum;
Bir yandan “Kadın-Erkek Eşittir” diye bağırılırken, diğer yandan “sadece kadınlara özgü” bir gün bayram gibi kutlanıyor?
Kadın veya erkek olmak bence kutlanacak bir şey değildir. Bunun yerine “İnsanlık günü” gibi bir şey kutlansa bence daha anlamlı, daha eşitlikçi olurdu.
Hem kadın veya erkek olmak zor bir şey değil ki, elinizde bile değil, doğuğunuz zaman oluyorsunuz işte…
Ama “insan olmak” veya “İnsan kalmak” yada “İnsan gibi yaşamak” işte bunlar zor şeyler.
Bence sadece kadınlar gününü kutlamak “Cinsiyet Ayrımcılığıdır!”
Bazı şeyler topluma bir hediye, bir ödül gibi sunulur, ancak arkasında başka bir hesaplar vardır!
Ör; asgari ücreti (bu gün için) 20.000TL yaparsanız, buna saf işçiler sevinir, çifte telli oynarlar, ama aslında ekonomi bunu kaldıramıyacağı için işçilerin büyük kısmı işten kovulur, yerlerini makineler alır.
Günümüzde “Global Kapitalist Şeytanların hedefi; Toplumu cinsiyetsizleştirmenin yanısıra, kadın ve erkeği birbirine düşürmek olduğundan, bazı haklar (batının baskısı ile) toplum bilinçlendirilmeden kadınlara verilmiştir.
Bunlar da ne yazık ki kötüye kullanılmış ve erkekler mağdur edilmiştir.
Babaları, erkek kardeşleri, erkek çocukları mağdur olduğu için, dolayısı ile kadınlarda mağdur edilmiştir. Ve sonuç da bu haklar kadınların da lehine olmamıştır.
Bu hakların kötüye kullanılması sonucu;
1-) Kadına şiddet azalmamış, aksine artmıştır.
2-) Boşanmalar çoğalmış, kadınlar yalnız, çocuklar babasız kalmıştır.
3-) Erkekler kadınlarla evlenmekten, hatta uzun süreli ilişki kurmaktan korkar hale gelmiştir.
4-) Kadınlar da; “Kadına şiddet” konusunuda o kadar manüple edilmiş ve korkutulmuşlardır ki, erkeklere güvenemez ve hatta (endişesiz) sokağa çıkamaz hale gelmişlerdir.
Tabii ben Türkiyede kadına hiç şiddet uygulanmıyor demiyorum, ama yanlız kadınlara değil erkeklere, çocuklara da şiddet uygulanıyor ve (İstatistiklere göre) daha çok da bunlara uygulanıyor diyorum.
Ayrıca İngiltere gibi bazı batı ülkelerinde kadına şiddet oranı Türkiye’den daha yüksektir.
Ancak Türk erkekleri basın destekli bu manüplasyonla adeta hadım edilmek istemekte horlanmaktadır, erkekler nerede ise “Erkek Olduğu İçin” özür dilemek durumunda bırakılmakta, bazı erkekler de ezik ve “Kıraldan daha kıralcı bir tavırla” sürekli erkekleri kınayan, onlar adına özür dikeyen cümler sarf etmekte, bu tavırlarıda bazılarının daha da şımartmasına sebep olmaktadır.
Bu yaşananların batının ve Global Dünya Devletini kurmak isteyen kapitalist-siyonist şeytanların Türk nüfusunu azaltmak ile ilgili planlarının bir parçası olduğunu düşünüyorum.
Üstelik şiddet gösteren erkekleri de kadınların yetiştirdiği, şiddet gören çocuklarında (çoğunlukla) annelerinden şiddet gördüğünü dikkate alırsak, şiddet ve haklar konusunu İnsanı bir bütün olarak ele almadan gerçekçi bir çözüme ulaşamayacağımızda aşıkârdır.
Yoksa siyasi hesaplarında devreye girdiği, (Pozitif denilen) eşitlik ve adalet ile çelişen bir takım ayrımcılıklar ile toplumsal sorunlarımızı çözmeye kalkarsak, bu sadece sorunlarımızın derinleştirir ve kronik hale getirir.
Bir fıkra aklıma geldi; “Serçenin biri kışın en soğuk günlerinde uçarken o kadar üşümüş ki, kendini kaybedip taze “at bokunun” içine düşmüş.
Başlangıçta bu serçenin hoşuna gitmemiş, ama biraz sonra sıcak bok onu iyice ısıtmış, serçe kendine gelmiş, sevinç içinde ötmeye başlamış, serçenin ötüşü bir kedinin dikkatini çekmiş, kibarca serçeyi bokun içinden çıkarttıktan sonra, özenle temizlemiş ve sonra hüüüüüp diye serçeyi yutuvermiiiiiiiiş.
Bu fıkradan çıkartılacak 2 ders var;
Birincisi; kendini hoşlanmadığın bir durum içinde bulursan hemen şikayet etme, başkalarının gazına gelme, belki içinde bulunduğun o durum senin lehinedir.
İkincisi; Sana her iyilik ediyormuş gibi görünene kanma, belki sana güzel gösterip süslenen o durum senin aleyhinedir.
İnsanların kadın ve erkek kimliğini koruyarak, birlikte ve mutlu yaşayacağı güzel günlere ulaşmak dileği ile.