Köşe yazarımız Ali Yazır yazısında; Anadolu özellikle Malazgirt savaşı islamlaştırıldıktan sonrası dinini , sosyal hayatını rahat yaşadığı bir coğrafyadır. Tarih, yahudilerin , hristiyanların buraya göç etme olaylarıyla doludur. Bugünde bundan farklı değil. Medeniyetin beşiği olan olarak kabul edilen İngiltere’de, 150-170 yıldır “Türk kurabiyesi “ adıyla anılan pastane var. Bu pastane bir savaştan sonra kestikleri Türklerin kanıyla yaptıkları kurabiyeyi yedikleri yerdir. Ve hala Türk düşmanlığını gündemde tutmak var. Bir insan inancı nedeniyle yakılıp öldürülmesi batı Avrupa’nın önemli bir jargonudur. Anadolu ise her zaman Türklerin sahipliğinden sonra hep kucaklayandır.
İnsanın vahşileştirilmesinin bir kaç nedeni vardır. Köklerindeki yani genlerinde var olan vahşilik. Anne, babaya, aileye olan itaat kültürünün yok olması, ( tabii ki bu itaat Anne babanın çocuğa karşı davranışlarından dolayı oluşur) çocuk anne babasının aynısıdır. 1970 lerden bu yana en az elli altmış kez değişen eğitim sistemi. Diyanetin görev dışı işlere girip dinden uzaklaşıp dinidarlar çöplüğe dönüşmesi. Bugün Türkiye de gerçek Dindar sayısı (hak yemeyen, yalan söylemeyen, iyilik peşinde koşan, riya, kibirden uzak, görevini layıkıyla yapan, haram yemeyen, menfaati için taklalar atmayan v.s v.s) %20 yi geçer mi? Hatta, İyi insan ahlaklı, gerçek Dindar, vatansever, tarihini bilen, insanın yetiştireceğini açıklayan proğramı olan hangi parti var?
Okullarda Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi var. Tam garabet bir ders. Bir kere din kültür değildir. Dersin ismi Din Kültürü ile başlıyor. Ahlak da bilgi değildir. Ahlak bilgisi olarak devam etmekte. Ahlak insanın yaradılışı ile vardır. Yaşantıda davranışlarda ortaya çıkar. Ahlak başkadır etik başka bir şeydir. Etik maddecidir. Ahlak insanı ortaya çıkardığı değerdir. Anne babaların iyi yetiştirilmemiş olması en önemli sorun!
Son olarak ta Alkol ile birlikte alınan kimyasal içeceklere olan bağımlılıkların sayıca sürekli artmasının günümüzdeki vahşi insan oluşturmada, önemli yer tutar. Çözüm nedir? Kimse bunları televizyonlarda tartışmıyor. Gençlerimizin rol modelleri farklılaştı. Kötülüklere giden yolları güllük gülistanlık gösteriyorlar. Kötülüklere giden yollarda engel, dikenler maalesef yok!.
Kimse toprak olup üretmek yetiştirmek derdinde değil. Herkes bulduğu topraktaki taşları ayıklayıp toprağa ulaşma çabasıyla meşgul. Bilmiyorlar ki toprak, bağrındaki taşları er veya geç yüzyıllar boyu olsa da sabırla öğütürek topraklaştırıp kendine katar. Güzel ülkem bakalım ne zaman eğitim sistemini, tarihindeki engin kültürü ile dinini dosdoğru öğreteceği, gençlerini düşünmeye başlayacak. Bunun için eskilerden gibi ilmiye kadrosuna mı ihtiyaç var. Acaba! “