Köşe yazarımız Ali Yazır; Türk gençliği uyuşturucu, ahlâksızlık, hırsızlık ve fuhuş batağında ama devletin birimleri, STK’lar, özellikle Diyanet, bu durumdan rahatsızlık duymuyor. Bizlerde maalesef olanlara susuyoruz? Oturduğumuz ilçede, mahallemde insanlar hırsızlık olayları karşısında ne yapacağını şaşırdı. Cimer,polis belediye kime başvuru yaptıysak sonuç alınamıyor. Semt karakolundan gelen cevap ne dersiniz”iddianız asılsız”!. Yani bizi yalan beyan ile itham ediyor! Polis geliyor şikayetçi olarak seni şikayet ettiğin kişi ile yüzleştiriyor ve gidiyor. Al başına belayı. Yan evin Doğalgaz borusunu çalmışlar her yer gaz kokusu. Bursagaz’dan gelen görevli geldi “iyi ki mahalle havaya uçmamış” deyince gözlerimiz faltaşı gibi açıldı. Ne bulursa çalıyorlar!. Benim kendi evimde su borusunu sökmüşler, sabah kalktım su şarıl şarıl akıyor. Ya hırsız kardeş yarım metre borudan ne kadar kazanç sağlayacaksın? Yan evin girişindeki demir kapılarını bile çaldılar! Devletin görevlisi piyasada yok. Nereye koşuyoruz. Gidiyoruz bilen var mı. Bireysel olarak mı namusumuzu, malımızı koruyup kendimizi savunacağız? Belki de bu tür olaylar, Son yıllardaki eğitim sisteminin ürünleri. Kimseyi de suçlamak istemiyorum ama gelecek endişesinden bi haber anlık yaşamaya alıştırılmış, tüket, çiftleş mutlu ol! mantığında yaşayan insan sayısı epey fazlalaştı. Sağımız solumuz, park, bahçe, dağ deniz farketmeden sanki zina yapılan mekânlara döndürülmüş gibi….Bugünün genç kızları yarının anneleri, yer mekan ayırmadan çıplaklığı olağan görüp alenen erkek arkadaşıyla kucak kucağa kimseden rahatsızlık duymadan oturup görüntü verebiliyorlar! Ve bu kişilerin yaşları çok küçük ve önlenemeyen ahlaki çöküntüleri devam ediyor. Uzun ve mutlu evlilikler yerine, bireysel yaşamayı tercih etmek özellikle gençler arasında moda oldu!. Sahi bize ne oluyor?. Ahlak tanımı değişti de bizim mi haberimiz yok! Devlet benim mal, can güvenliğimi korumayacak sa sorun büyük demektir. Bizde bu gidişi durduracak bilgi yok, Rabbim bu millete yol göster akıl fikir ver.