Adana da Topuk Kanı Mağduru olan ve çocuğuna KAYYIM atanmak istenen baba MURAT ÇAKMAK’ın avukatı olarak basına yansımış yanlış bilgiler ve özellikle “TAKİPSİZLİK KARARI” hakkında düzeltme amaçlı açıklama yapmak gereği duymuş bulunmaktayım.
1-) SAVCILIK TAKİPSİZLİK KARARI:
Müvekkil yapılmayan (Binlerce) hastalık testlerinden sadece (6 hastalığın) tarandığı topuk kanı testini yaptırmadığı için (Bir suçlu gibi) savcılığa şikâyet edilmiştir. Takipsizlik kararı verilmesinde bizim bir itirazımız-etkimiz olmamıştır.
Zaten bundan önce de Türkiye Çapında (Topuk kanı vermeyenlere yönelik) yapılan bütün suç duyuruları/şikâyetler TAKİPSİZLİK ile neticelenmektedir. Topuk kanı vermeyi ret etmenin suç olmadığı hususu ise yeni bir şey değildir.
Ancak bu şikâyet sebebi ile verilen takipsizlik kararının basına yansıması: “ZOR KULLANILARAK TOPUK KANI ALINAMAYACAĞININ” ve topuk kanı reddi sebebi ile “AİLELERDEN ÇOCUĞUNUN ALINAMAYACAĞININ KAMUOYUNUCA ANLAŞILMASI” bakımından sevindiricidir.
Bu özellikle bazı sağlık sektörü çalışanlarının ve kolluk görevlilerinin aileler ile konuşur iken; “Çocuğunuzu elinizden alırız-Zorla topuk kanı alırız…” gibi dayanaksız sözler sarf ederek aileyi korkutmalarının “SUÇ TEŞKİL ETTİĞİNİ” anlamaları bakımından da önem arz etmektedir.
Ancak Adana Cumhuriyet Savcılığının Topuk Kanı verilmemesini “KABAHAT” olarak nitelemesi ise İLK DEFA karşılaşılan bir durumdur ve HUKUKA AYKIRIDIR, buna tarafımızca İTİRAZ edilecektir.
2-) TEDBİR VE KAYYIMLIK KARARLARI HAKKINDA:
Ancak acil durumlarda ve çok ağır şartlar sebebi ile istenebilecek olan “Sağlık Koruma Amaçlı Tedbir Kararı” ve Adana ya mahsus olarak verilen “Temsili Kayyımlık” kararı gibi (Basit yargılama usulüne tabi ve kesin hüküm teşkil etmeyen) mahkeme kararları; Özellikle SMA hastalığının topuk kanı tarama testlerine eklendiği 2022 yılından sonra, topuk kanı vermeyi reddeden her aile hakkında talep edilmeye başlanmıştır!
Kısaca aileler bu testleri yaptırmadığı için defalarca aranarak ve kapılarına gelinerek baskı yapılmakta, lohusa anneler mahkemelere dikilmekte, hayatında karakol-mahkeme görmemiş mütedeyyin ailelerin (Bir suçlu gibi) kapısına polis-jandarma gönderilmekte, annelerin bu baskıdan dolayı sütleri kesilmekte… ancak pahalı olan bu tedavi masraflarını (Ör; SMA) ödemeye gelince de ailelere; “Ne yaparsan yap, gerekirse dilen parayı bul…” denilmektedir, bu aileler sosyal medyada, kentlerin en merkezi yerlerinde (Gözümüze soka soka) dilendirilmektedir! Şüphesiz bu yaman bir çelişkidir!
6000 genetik hastalıktan sadece 6 tanesinin tarandığı, test sonuçlarının bir kesinlik arz etmediği, (Genetik hastalık olduğu için) TEDAVİSİ DE OLMADIĞI bilinen bu hastalıkların 3 tanesinin (Sadece hastanın konforu-daha uzun yaşayacağı gibi) muallak vaatler ile pazarlanan ilaçlarının fiyatları da astronomik düzeydedir. (Ör: SMA ilacı Zolgensma İki Milyon Doların üstündedir.) Bu sebepler ile ailelere yapılan topuk kanı (Ve sair test) baskısının amacının “Çocuğun üstün yararı” olmadığı, Sağlık Sektörüne iş ve gelir temin edilmesi olduğu bizce açıktır. Etkisi kanıtlanmamış ilaçlar-tedaviler-testler; bakanlık ve yargı baskısı ile zorla pazarlanmakta, SGK’nın kasası-Milletin cebi boşaltılmaktadır!
Bu uygulama ile getirilmek istenen asıl tehlike Anne-Babanın velayetten doğan “TIBBİ MÜDAHALEYİ RET” ve “TEDAVİYİ SEÇME” haklarının özelleşmiş sağlık sektörüne devredilmek istenmesidir. Bu ailelerin çocuklarını tıp sisteminin hata ve suistimallerine ve “Yenidoğan Çetelerine” karşı koruyamaması sonucunu doğuracak büyük bir tehlikedir.
Ayrıca böyle bir sınırsız tıbbi müdahale yetkisi rahatça nüfusu kontrolü amacı ile de kullanılabilecektir. Bu sebep ile insanımızı hukuken hayvan, çocuklarımızı ise kobay seviyesine indirgeyen dış mihraklı (DSÖ) bu baskıya boyun eğmemiz asla konusu değildir.
TEDBİR KARARI VE KAYYIMLIK KARARI İLE İLGİLİ OLUMLU VEYA OLUMSUZ BİR NETİCE HENÜZ TARAFIMIZA ULAŞMAMIŞTIR. Bu konular ile ilgili savcılığın başvuruda bulunduğu ve ancak mahkemelerin değerlendirdiği görülmektedir. Bu konuda bir gelişme olunca KAMUOYU BİLGİLENDİRİLENCEKTİR.
Çakmak Ailesinin Avukatı
Cüneyt Bülent Şeker
KAMUOYUNA VE BASIN MENSUPLARINA DUYURULUR:
Adana da Topuk Kanı Mağduru olan ve çocuğuna KAYYIM atanmak istenen baba MURAT ÇAKMAK‘ın avukatı olarak basına yansımış yanlış bilgiler hakkında Özellikle TAKİPSİZLİK KARARI hakkında düzeltme amaçlı açıklama yapmak gereği duymuş bulunmaktayım.
1-) SAVCILIK TAKİPSİZLİK KARARI:
Müvekkil (Binlerce) yapılmayan hastalık testlerinden sadece 6 tanesinin tarandığı topuk kanı testini yaptırmadığı için (Bir suçlu gibi) savcılığa şikayet edilmiştir. Bu şikâyet sebebi ile verilen takipsizlik kararının basına yansıması: “ZOR KULLANILARAK TOPUK KANI ALINAMAYACAĞININ” ve topuk kanı reddi sebebi ile “AİLELERDEN ÇOCUĞUNUN ALINAMAYACAĞININ ANLAŞILMASI” bakımından sevindiricidir.
KAMUOYUNA VE BASIN MENSUPLARINA DUYURULUR: Adana da Topuk Kanı Mağduru olan ve çocuğuna KAYYIM atanmak istenen baba MURAT ÇAKMAK’ın avukatı olarak işleyen hukuki süreç ile ilgili olarak basına yansımış yanlış bilgiler hakkında (Özellikle Takipsizlik kararı hakkında) düzeltme amaçlı açıklama yapmak gereği duymuş bulunmaktayım.
1-) SAVCILIK TAKİPSİZLİK KARARI: Müvekkil (Binlerce yapılmayan) hastalık testlerinden sadece 6 tanesinin tarandığı topuk kanı testini yaptırmadığı için bir suçlu gibi savcılığa şikayet edilmiştir. Bu şikâyet sebebi ile verilen takipsizlik kararının basına yansıması: “ZOR KULLANILARAK TOPUK KANI ALINAMAYACAĞININ ve TOPUK KANI VERMEMEK SEBEBİ İLE AİLELERDEN ÇOCUĞUNUN ALINAMAYACAĞININ ANLAŞILMASI bakımından sevindiricidir.
Bu özellikle bazı sağlık sektörü çalışanlarının ve kolluk görevlilerinin aileler ile konuşur iken “Çocuğunuzu elinizden alırız-Zorla topuk kanı alırız” gibi dayanaksız sözler sarf ederek aileyi korkutmalarının “SUÇ TEŞKİL ETTİĞİNİ” anlamaları bakımından da önem arz etmektedir.
Takipsizlik kararı verilmesinde bizim bir itirazımız-etkimiz olmamıştır. Zaten bundan önce de Türkiye Çapında (Topuk kanı vermeyenlere yönelik) yapılan bütün suç duyuruları/şikâyetler TAKİPSİZLİK ile neticelenmektedir. Topuk kanı vermeyi ret etmenin suç olmadığı hususu ise yeni bir şey değildir. Ancak Adana Cumhuriyet Savcılığının Topuk Kanı verilmemesini “KABAHAT” olarak nitelemesi ise İLK DEFA karşılaşılan bir durumdur ve HUKUKA AYKIRIDIR, buna tarafımızca itiraz edilecektir.
2-) TEDBİR VE KAYYIMLIK KARARLARI HAKKINDA:
Ancak acil durumlarda ve çok ağır şartlar sebebi ile istenebilecek olan “Sağlık Koruma Amaçlı Tedbir Kararı” ve (Adana ya mahsus olarak verilen) “Temsili Kayyımlık” kararı gibi (Basit yargılama usulüne tabi) mahkeme kararları; Özellikle SMA hastalığının topuk kanı tarama testlerine eklendiği 2022 yılından sonra, topuk kanı vermeyi reddeden her aile hakkında talep edilmeye başlanmıştır!
Kısaca aileler bu testleri yaptırmadığı için Aile ve Sağlık Bakanlıklarınca defalarca aranarak ve kapılarına gelinerek baskı yapılmakta, lohusa anneler mahkemelere dikilmekte, hayatında karakol-mahkeme görmemiş mütedeyyin aileler (Bir suçlu gibi) karakola çağırılmakta yahut kapısına polis-jandarma gönderilmekte, ancak iş pahalı olan bu tedavi masraflarını ödemeye gelince ailelere “Ne yaparsan yap, gerekirse dilen parayı bul…” denilmektedir, bu aileleri sosyal medyada, kentlerin en merkezi yerlerinde dilendirilmektedir! Şüphesiz bu yaman bir çelişkidir!
6000 genetik hastalıktan sadece 6 tanesinin tarandığı, test sonuçlarının bir kesinlik arz etmediği gibi, (Genetik hastalık olduğu için) TEDAVİSİ DE OLMAYAN bu hastalıklardan 3 tanesinin (Sadece hastanın konforu-daha uzun yaşayacağı gibi) muallak vaatler ile pazarlanan ilaçlarının fiyatları da astronomik düzeydedir. (Ör: SMA ilacı Zolgensma İki Milyon Doların üstündedir.) Bu sebepler ile ailelere yapılan topuk kanı (Ve sair test) baskısının amacının “Çocuğun üstün yararı” olmadığı, Sağlık Sektörüne iş ve gelir temin edilmesi olduğu bizce açıktır.
Ancak bu uygulama ile getirilmek istenen asıl tehlike Anne-Babanın velayetten doğan “TIBBİ MÜDAHALEYİ RET” ve “TEDAVİYİ SEÇME” hakkının yok edilmek istenmesidir, bu ailelerin çocuklarını tıp sisteminin hata ve suistimallerine ve “Yenidoğan Çetelerine” karşı koruyamaması sonucunu doğuracak büyük bir tehlikedir. Ayrıca böyle yetki rahatça nüfusu kontrolü amacı ile de kullanılabilecektir.
Bu sebep ile insanı hukuken hayvan seviyesine, çocuklarımızı ise kobay seviyesine indirgeyecek dış mihraklı (DSÖ) bu tür baskılara milletimizin boyun eğmesi söz konusu değildir.
Ancak TEDBİR KARARI VE KAYYIMLIK KARARI İLE İLGİLİ OLUMLU VEYA OLUMSUZ BİR NETİCE HENÜZ TARAFIMIZA ULAŞMAMIŞTIR. Bu konular ile ilgili savcılığın başvuruda bulunduğu ve ancak mahkemelerin değerlendirdiği görülmektedir. Bu konuda bir gelişme olunca KAMUOYU BİLGİLENDİRİLENCEKTİR.
Çakmak Ailesinin Avukatı Cüneyt Bülent Şeker