Şehirde engelli olmak bir mücadeleyse, kırsalda engelli olmak sessiz bir kayboluştur.
Şehirde engelliler en azından sistemle kavga edebilir.
Bir belediye binasına girip hesap sorabilir,
Bir kaldırım rampasının eksikliğini protesto edebilir,
Sosyal medyada sesini duyurabilir.
Ama kasabalarda?
Köylerde?
Orada sistem bile yoktur ki onunla kavga edebilesin.
Orada engelli bireyler, toplumun içinde görünmez, evlerin içinde hapsedilmiş hayaletler gibidir.
🔴 ENGELLİ ÇOCUĞU OLAN AİLELER: ANNEYLE BİRLİKTE EVDE HAPSEDİLEN ÇOCUKLAR
Kırsalda engelli bir çocuğun annesi olmak, aynı zamanda evin içinde hapsolmak demektir.
Bir köyde, bir kasabada bir çocuğun engelli olduğunu düşün.
O çocuk dışarı çıkamıyorsa, o anne de çıkamaz.
O çocuk okula gitmiyorsa, o anne de köyün dışına çıkamaz.
O çocuk çalışamıyorsa, o anne ömür boyu ona bakmaya mahkûm edilir.
Baba çalışır, kardeşler hayatlarına devam eder. Ama anne?
Anne sadece çocuğa bakar.
Ve bu bir tercih değildir.
Bu, zorunluluktur.
O yüzden kırsalda engelli çocuğu olan bir anne, zamanla kendini de unutur.
Çünkü ona da kimse bir hayat hakkı tanımaz.
Evinde, belki 20 yıl boyunca, 30 yıl boyunca dört duvar arasında, bir çocuğun bakımına sıkışmış bir kadın hayal et.
O kadının artık aynaya bakmadığını…
Kendi için bir şey istemediğini…
Çünkü ona, “Sen zaten sadece bakıcısın” dendiğini.
🔴 ULAŞILAMAYAN DOKTORLAR
Doktora gitmek mi?
Eğer köyde yaşıyorsan ve engelliysen, hastaneye gitmek bile başlı başına bir olaydır.
Çünkü toplu taşıma yoktur.
Bir arabası olan bir akraban ya da komşun varsa şanslısındır.
Ama yoksa? Ölmediğin sürece evdesindir.
Şehirde en azından bir engelli rehabilitasyon merkezine yönlendirilirsin.
Fizyoterapist, psikolog, özel eğitim öğretmeni… Bir ihtimal karşına çıkar.
Kırsalda? Kimse sana ‘senin bu desteğe ihtiyacın var’ demez.
Çünkü kimse böyle bir desteğin var olduğunu bile bilmez.
🔴 KIRSALDA OTİZM: ‘BU ÇOCUK NİYE BÖYLE?’
Kırsalda bir çocuğun otistik olması, genellikle bir ayıp gibi görülür.
Bir hastalık gibi… Bir ceza gibi…
Çünkü otizm tanısı kırsalda nadiren konur.
Kimse çocuğun neden farklı olduğunu bilmez ama herkes ‘bir tuhaflık’ olduğunu söyler.
📍 Doktora ulaşamazsın.
Otizmli çocuklar erken tanıyla desteklenebilir ama kırsalda tanıya ulaşmak neredeyse imkânsızdır.
‘Doktora götürmek lazım’ denir ama hastane şehirde, ulaşım yoktur.
Çoğu aile ‘büyüyünce düzelir’ diye bekler. Ama düzelmez.
📍 Okula gidemezsin.
Öğretmen ‘bu çocuk derse uyum sağlayamaz’ deyip okula almaz.
Diğer çocuklar dışlar.
Ve çocuk, daha çocuk yaşta yalnızlığı öğrenir.
📍 Kimse onunla konuşmaz.
Çünkü anlamazlar.
O yüzden kırsalda otizmli bir çocuk, çoğu zaman bir odanın köşesinde unutulur.
Ve zamanla, dış dünyaya tamamen kapanır.
🔴 KIRSALDA ENGELLİ KADIN OLMAK: ÇİFTE GÖRÜNMEZLİK, ÇİFTE EZİYET
Engelli olmak başlı başına bir mücadele. Ama kadınsan, bu mücadele katlanarak artıyor. Çünkü kırsalda engelli kadınlar, sadece yok sayılmakla kalmaz; aynı zamanda korunmasız oldukları için daha fazla risk altında yaşarlar.
📍 Savunmasız olmanın bedeli
Birçok engelli kız çocuğu ve kadın, çevresindeki erkekler tarafından bir “eğlence” unsuru olarak görülür. Zihinsel engelli bir genç kadın, köy meydanında insanların alay konusu olabilir. İşitme engelli bir kız çocuğu, ona yapılanları anlayamadığı için daha kolay hedef hâline gelebilir. Fiziksel engelli bir kadın, kaçamayacağı için tehditlere karşı daha savunmasızdır.
📍 Şikâyet edemezsin, çünkü dinlemezler
Bu kadınlar, yaşadıkları tacizleri ya da istismarı anlatamaz. Anlatsalar da kimse onlara inanmaz.
“O zaten tam anlamıyor”,
“Abartıyordur”,
“Sessiz olsun, ailesinin başını derde sokmasın”…
Bu cümleler, kırsalda engelli kadınların en çok duyduğu sözlerdir.
📍 Engelliysen zaten ‘kadın’ sayılmazsın
Kadın olmak başlı başına mücadele gerektirirken, engelli bir kadın olmak daha büyük bir görünmezlik demektir. Çünkü kırsalda birçok insan, engelli bir kadını “gerçek bir kadın” olarak bile görmez.
🔹 Evlilik? Zaten imkânsız.
🔹 Bağımsız bir hayat? Hayal bile edilemez.
🔹 Çalışmak? “Senin neyine?”
Ve böylece engelli kadınlar, hayatın en dip noktasına itilerek, yalnızca “bakıma muhtaç bir yük” olarak görülür. Ama o yükün bir insan olduğu unutulur.
🔴 KÖYDE ENGELLİ BİR ÇOCUKSAN ZORBALIĞA UĞRAMAK KAÇINILMAZ
Kırsalda çocuk olmak zordur.
Engelli bir çocuk olmak daha da zordur.
Diğer çocuklar seni anlamaz.
Anlamadıkları için korkarlar.
Korktukları için de dışlarlar.
📍 Otizmliysen ‘deli’ derler.
📍 Tekerlekli sandalyedeysen ‘korkuluk’ derler.
📍 Konuşma güçlüğün varsa ‘aptal’ derler.
Ve sen daha çocukken, dünyanın seni istemediğini öğrenirsin.
🔴 RUHSAL VE PSİKİYATRİK ENGELLİLER: ‘BUNU HOCAYA GÖTÜRELİM’
Şehirde en azından psikiyatrik destek alınabilir.
Ama kırsalda depresyon diye bir şey yoktur.
📍 Üzgünsen ‘takma kafana, geçer’ derler.
📍 Korkuların varsa ‘dua et’ derler.
📍 Atak geçiriyorsan ‘bunu hocaya götürelim’ derler.
Şizofreni, bipolar bozukluk gibi durumları olanlar genellikle ‘deli’ yaftası yer.
Tedavi edilmedikçe yalnızlaşır, yalnızlaştıkça daha da kötüleşir.
Kimse o insanları anlamaz.
Kimse onlara yardım etmez.
Çünkü ruhsal engelliler kırsalda ya eve kapatılır ya da tamamen dışlanır.
🔴 DEVLET NEREDE? BELEDİYELER NEREDE?
Kırsalda bir engelli, hayatı boyunca yok sayılabilir; ama seçim zamanı, konuşamasa da, tamamen hareketsiz ağır engelli olsa da, seçmen listesinde hâlâ vardır.
Çünkü kırsalda kaç engelli olduğu bile tam olarak bilinmez.
Çünkü devlet kayıt tutmaz.
Çünkü belediyeler takip etmez
Bir köyde, hiçbir engelliye uygun düzenleme olmaması bir tesadüf değildir.
Bu, tamamen bir görmezden gelme stratejisidir.
Ve bu insanlar, görünmez oldukları için hakları da yoktur.
🔴 SONUÇ: YA SESSİZCE YOK OLURSUN YA DA SESİNİ DUYURURSUN
Bu döngü kırılmadıkça, kırsalda doğan veya engelli olan herkes sessizce unutulmaya devam edecek.
Bugün bu yazıyı okuyorsun, belki sana uzak geliyor.
Ama hayat uzun. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor.
Engelli olmak, sadece doğuştan gelen bir durum değildir.
Bir kaza, bir hastalık, yaşlılık… Herkes bir gün desteğe muhtaç hale gelebilir.
Ve kırsalda yaşıyorsan, o gün geldiğinde, seni hatırlayan bile olmayacak.
Erkan Erdem