Sürdürülebilir geleceğin yolu yeniden mühendislikten geçiyor

Sürdürülebilir geleceğin yolu yeniden mühendislikten geçiyor

Ocak ayının ikinci haftası, enerji kaynaklarının bilinçli ve verimli kullanımını teşvik etmek amacıyla Enerji Tasarrufu Haftası olarak kutlanıyor. Bu özel hafta, enerji israfının önlenmesi, çevresel etkilerin azaltılması ve enerji kaynaklarının korunması konularında farkındalık yaratmayı amaçlıyor. SmartS Mühendislik Kurucusu Altuğ Bilgiç, “Enerji tasarrufu için eski sistemleri akıllandırmak ve iyileştirmek, sürdürülebilirliğin en etkili yollarından biridir” diyerek, gereksiz üretimden kaçınmanın önemini vurguluyor.

Birleşmiş Milletler’in son paylaştığı verilere göre, dünya nüfusu 2024 yılında 84 milyon artarak 8 milyar sınırının üzerine çıktı. Buna karşılık gezegenimizde enerjiden gıdaya hemen her alanda kaynaklar hızla azalıyor. Sınırsızca üretim ve tüketim sonucunda, makinelerden ekipmanlara, teknolojik aletlerden gıdaya kadar birçok alanda atık kıtaları oluşturmuş durumdayız. Artık daha fazla üretmek yerine var olanı doğru ve etkin kullanmak, gezegenimize karşı olan sorumluluğumuzun da gereği…

Yeniden mühendislik de işte tam bu noktada kaynakların doğru kullanılması açısından en etkili yol olarak karşımıza çıkıyor. Her yıl Ocak ayında kutlanan Enerji Verimliliği Haftası vesilesiyle Smarts Mühendislik Kurucu Genel Müdürü Altuğ Bilgiç ile tersine mühendisliği konuştuk.

Nedir bu yeniden mühendislik?

Yeniden mühendislik, modern teknolojiden faydalanarak bir aygıtın, makinenin ya da bir parçanın yeniden tasarlanması ve daha yüksek verimle çalıştırılması olarak tanımlanabilir. Bu yöntemle, endüstride kullanılan maliyeti yüksek parçaları devre dışı bırakmak yerine yeniden mühendislikle tekrar sisteme kazandırmak ve bütün sistemin verimliliğini artırmak mümkün. Zira, yeniden mühendislik yerine ürünü en baştan üretmek, çok daha yüksek bir enerji maliyeti ortaya çıkarıyor.

Yeniden mühendisliğe neden ihtiyaç duyulur?

Yaşam standartlarımız geliştikçe, dünyamız kalabalıklaştıkça, su, enerji, gıda gibi kaynaklara olan talebimiz de artıyor. Bu durum teknolojimizi geliştirmemizi sağlarken, aynı zamanda giderek daha fazla kaynak tükettiğimiz bir hale gelmemize neden oluyor. “Enerji tasarrufu için öncelikle mevcut sistemlerde çok daha az çaba harcayarak daha yüksek verimlilik elde edebilir miyiz?” sorusu üzerine biraz düşünelim. Yenisi ile değiştirmek yerine mevcut sistemleri sağlam mühendislik uygulamaları yoluyla değerlendirmek, akıllı kontroller, değişken frekanslı sürücüler, otomatik kontrol sistemleri, yeni hidrolik tasarımlar, öngörücü ve önleyici bakım planları, yerel yedek parça tedariği gibi performans iyileştirme seçeneklerinin tercih edilmesi gerektiğinin hepimiz farkındayız aslında. Yedek parçaların yerel olarak üretilmesi de azımsanmayacak bir öneme sahip. Bu şekilde yapılan üretim, dünya genelinde ulaşım sistemleri nedeniyle boşa harcanan enerjiden büyük miktarda tasarruf sağlar. Faaliyet gösterilen ülkede yerel üretim kapasitesi ve yeterliliği olduğu sürece, orijinal ekipman üreticisinin faaliyet tabanını genişletmesi ve küresel enerji kaynaklarından başka bir güç kaybı kaynağı daha eklemesi yerine, üretimi yerelleştirmesi ve mevcut kaynakları kullanması enerji tasarrufu açısından oldukça önemli.

Bu yöntem, bize, iş dünyasına ve gezegenimize ne kazandırır?

Yeniden mühendislik, esasında gerçek sürdürülebilirlik faaliyetidir. Şöyle bir örnekle açıklamaya çalışayım: Elektrik santrallerinde, tarımda, şehir şebekelerinde kullanılan su pompaları vardır. Evimize gelen su ve doğal gazdan petrol boru hatlarına, tarım alanlarının sulanmasından sanayideki atık suların tahliyesine kadar pek çok alanda kritik öneme sahiptir bu ekipmanlar. Bu pompalar dünya genelinde yaklaşık 2 terawattlık enerji tüketimi ile küresel elektriğin yüzde 10’unu harcar. Bu rakam, tüm dünyadaki yenilenebilir enerjinin toplamından bile fazla. Ortalama 20 yıllık ömrü olan bu ekipmanlar zamanla operasyon koşullarının, değişmesinden dolayı verimliliğini kaybeder. İşte bu noktada pompayı değiştirmek yerine yeniden tasarlayıp kullanmak, hem yeniden üretimde kullanılan enerji maliyetinden kurtarır hem de ekipmanın toplam verimliliğini artırarak iki türlü kazanç sağlar. İş dünyası sürdürülebilirliğe asıl buradan başlamalı.

Oysa dünya genelinde sürdürülebilirlik çalışmalarına milyarlarca dolar harcanıyor…

Evet, maalesef bu konuyu da yüzeysel ele almayı tercih ediyoruz. Hemen her şirket, imkanları çerçevesinde bu konuya ne kadar önem verdiğini anlatmaya çalışıyor. Ama işin mutfağında, vitrindeki kadar büyük bir hareket yok. Esasında, sürdürülebilirlik kampanyalarına bu kadar para dökmek yerine, sürdürülebilirliğe gerçek anlamda hizmet edecek çok daha etkin ve sonuç odaklı uygulamalar var.

Yeniden mühendisliğin karbon ayak izimizin düşürülmesine ne kadar etki eder?

Tüm gezegenin iklim değişikliği felaketine doğru gittiği ve dünya hükümetlerinin enerji tüketimini azaltmak için çaresizce çabaladığı bir dönemdeyiz. Enerji tüketiminin bu kadar önemli olduğu bir çağda, yeniden mühendislikle yaşanacak küçük bir artışın bile bir bütün olarak olumlu sonuçlar yaratacağı ortada. Bu değişim hem bireysel ürünlerin enerji performansı hem de endüstri açısından oldukça önemli sonuçlar doğuracaktır. Pompaları enerji açısından daha verimli hale getirmenin en büyük motivasyon kaynağı elbette finansal sebepler. Bir pompanın kullanım ömrü boyunca toplam maliyetinin yaklaşık yüzde 90’ı, o pompanın tükettiği enerji miktarından kaynaklanır. Endüstrinin bu olmazsa olmaz parçalarını daha verimli hale getirmek, enerji maliyetlerini ciddi seviyede indirebilir; bu da enerji yoğun birçok endüstride büyük bir tasarruf sağlamak anlamına gelir.

Yeni teknoloji ile üretilen ekipmanlar verimliliği artırmada daha avantajlı değil mi?

Global pompa üreticileri COP28 ve COP29 kapsamında daha verimli ve akıllı pompa sistemlerine yatırım yapacaklarını açıkladılar. Plana göre, yeni teknoloji ve yüksek verimli pompalar eski ve düşük verimli pompaların yerini alacak ve global enerji tüketimi azalacak. Ama yeni pompa üretimi yapılırken asıl sorun maalesef unutuluyor. Gerçek şu ki, yeni bir pompa üretmek için önemli miktarda enerji tüketilmesi gerekir. Düşünsenize, hammaddelerin madenlerden çıkarılması, dökümhanelere taşınması, parçaların işlenmesi, montajı ve ayrı sahalara geri taşınmasının karbon ayak izimiz üzerindeki büyük etkisini… Eski bir pompayı yenisi ile değiştirmek için fazladan enerji tüketilir. Artık sürdürülebilirliğe, enerji tasarrufuna, karbon ayak izine dikkat ettiğimiz bu dönemde, pompa üreticilerinin daha fazla ürün üretmeye ve halihazırda çalışmakta olan ekipmanı değiştirmeye çalışması çok yoğun bir enerji harcanmasına neden oluyor. Özetle, bindiğimiz dalı kesmiş oluyoruz.

Esasında, dünyanın atık sorunu için de önemli bir kavram değil mi yeniden mühendislik?

Evet, dünyada halihazırda aşırı üretim kapasitesi mevcut. Yeniden mühendislik felsefesi ile çalışan bizler, fabrika kurmak, yeni ürünler üretmek ve eski ürünleri geri dönüştürmek için çok daha fazla enerji harcamak yerine, aslında enerji tüketimini azaltmaya odaklanmak gerektiğini savunuyoruz. Bunun için de eski pompaları değiştirmeden önce mevcut sistemlerde çok daha az çaba harcayarak daha yüksek verimlilik elde edip edemeyeceğimize bakmamız gerekiyor.

Peki yeniden mühendislikle bu ekipmanların verimliliğini ne kadar artırabiliriz?

Varolan pompaların hidrolik parçalarının yeniden tasarlanması ve üretilmesiyle bu pompaların verimliliklerinin yüzde 20 ile 50 seviyelerinde artırılması mümkün. Bu hidrolik parçalar ise, bir pompanın toplam enerji maliyetinin çok düşük bir kısmını oluşturuyor. Potansiyel kazanımları düşünebiliyor musunuz? Maalesef bu yöntemi uygulayan çok az şirket var dünyamızda.

Pompalama sistemlerinden kaynaklanan güç tüketiminin bir diğer boyutu da bakım yönü. Birçok pompa üreticisi bakım için orijinal yedek parçaların kullanılması konusunda ısrarcıdır. Bu, stratejik ve ticari açıdan son derece anlaşılır bir durum. Bununla birlikte, son kullanıcıya ulaşmak için dünya çapında seyahat eden yedek parçaların nakliye maliyetleri ve güç tüketimi dikkate alındığında, çok büyük potansiyel optimizasyonların olduğu görülüyor. Ne yazık ki bu durum, ulaşım sektörünün karbon ayak izimizin üzerindeki yükünü arttırıyor, sürdürülebilirliğe büyük köstek oluyor.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?