Emekli-Sen’nin Genel Başkanı Veli Beysülen yapmış olduğu değerlendirmede;
22 Aralık 2024 tarihinde bu köşe de yayınlanan, “EMEK MİCADELESİNDE İKİ
FARKLI ANLAYIŞ” başlıklı, yazımda asgari ücret tespit süreci ile ilgili değerlendirmeler yapmış ve TÜRK-İŞ’in masaya teklif sunmamakla, Milyonlarca çalışanı Cumhurbaşkanının lütfuna mahkûm ettiğini belirtmiştim.
Maalesef 10 Aralık 2024 tarihinde başlayan asgari ücret belirleme maratonunda ilk üç toplantı, komisyon üyelerinin birbirlerine hâl hatır sormaları şeklinde yapıldıktan sonra, TÜRK-İŞ üçüncü toplantının ardından, masaya sunmadığı asgari ücret talebine dair rakamı, 29.583 lira olarak, basın ve kamuoyuna açıklamıştı. Daha önce de yazdım, bu rakamın iki işveren tarafı devlet ve işveren tarafından kabul edilmeyeceğini bilen TÜRK-İŞ, böylece masadan kalkmanın zemini yapıyordu.
Tam bir Ali Cengiz oyunu. Masaya teklif sunmayacak ve onun üzerinden pazarlık yürütmeyeceksin, dostlar alışverişte görsün mantığıyla, basın aracılığıyla rakam açıklayacaksın sonra da dediğimi kabul etmediler diyerek, masadan kalkacaksın. Hangi dediğini kabul etmediler? Sen masaya resmi teklif sundun da onu mu kabul etmediler? Peki sen üç toplantıda onlardan bir rakam aldın mı? hiç birisi yok. Ne diyor TÜRK-İŞ Başkanı, “Yeni bir düzenleme yapılmazsa bir daha o masaya oturmayacağız.”
Defalarca yazdım, çalışanların desteklemediği asgari ücretin direk veya dolaylı etkilediği çalışanlar ile emeklilerin yani meselenin asıl sahiplerinin, sokaktan ses vermedikleri, oturduğunuz veya oturmadığınız hiçbir masadan çalışanlar lehine bir sonuç çıkmaz. Kaldı ki mevcut sistemde, her şey tek kişiye bağlanmış, onun onayı olmadan hiçbir karar verilmemektedir. Zira artık ülke de yaşanan acı olayların ardından, olay yerine giden bakanlar, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde onun talimatları veya tensipleri ile gerekli çalışmaları başlattık, savcı veya müfettiş görevlendirdik, soruşturma açtırdık diye açıklama yapıyorlar. Bu nedenle, otursanız da oturmasanız da çalışanları olayın öznesi haline getirecek karşı çıkışı örgütleyemediğiniz sürece, asgari ücret masasından olumlu sonuç çıkmaz.
Bu ülke de toplu sözleşme masasına oturan her sendika, oturmadan önce üyelerinin ekonomik ve sosyal haklarını kapsayan teklifini, işverene veya varsa işveren sendikasına iletir ve toplu sözleşme görüşmelerini bu teklif üzerinden yürütür. Elbette asgari ücret görüşmesi, toplu sözleşme prosedürü çerçevesinde yürüyen bir görüşme değil. Ancak kabul etmek lazım ki, dünya genelinde sembolik olan ve işçinin çok azının aldığı asgari ücret, Türkiye de ortalama ücret haline gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla asgari ücret masası bir anlamda ülkenin en büyük toplu sözleşmesinin bağıtlandığı masadır. O zaman bu görüşmeler sürecinde başta asgari ücretle çalışanlar olmak üzere, tüm çalışanların müdahil oldukları ve gerekirse üretimden gelen güçlerini (iş bırakma) kullandıkları, bir örgütlülüğün sağlanması kaçınılmazdır. Tabii ki bunu sadece TÜRK-İŞ yapmamalı. Ancak masaya oturan TÜRK-İŞ olduğuna göre, onun diğer konfederasyonlarla çalışmalar yapması ve dinamik bir sürecin örgütlenmesinde ortak hareket etmesi gerekmektedir. Böylece masa da karşı taraftan lütuf bekleyen figüran değil, süreci yöneten oyun kurucu olma rolü üstlenebilecektir. Kuşku yok ki, bu yapıldığında ben çizdim oynamıyorum diyerek, masadan kalkmak yerine, gerektiğinde biz bu masayı tanımıyoruz, artık söz meselenin asıl sahipleri işçilerindir diye masadan kalkmak, karşı tarafı adım atmak zorunda bırakacaktır.
Evet, asgari ücret 24 Aralık 2024 tarihinde akşam saatlerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından, 22.104 lira olarak açıklandı. Böylece bir yıl önce 17.002 lira olarak uygulamaya konan asgari ücret %30 arttırılmış oldu. Aslında enflasyonun altında veya enflasyon kadar artışa artış denmez. Zira yapılan ücretin belirlendiği periyot içinde enflasyonun yol açtığı kaybın, sadece bir kısmının ya da tamamının karşılanmasıdır. Kısacası artış, olması için, süreç içinde meydana gelen kaybın üstünde bir artışın yapılması gerekir. Burada böyle bir iyileştirme söz konusu değildir. Nitekim TÜİK’in Kasım ayı sonu itibariyle açıkladığı %47 yıllık enflasyonun %17 altında kalınmıştır. Böylece, asgari ücretli, 2025 yılına 1 Ocak 2024 tarihinde ki ücretinin %17’sini kaybetmiş olarak girecektir. Öte yandan Şubat ayında işçinin eline geçecek olan asgari ücret, 1 Ocak itibariyle, temel tüketim ürünlerinin fiyatlarına gelecek zamlar ve vergi artışlarıyla daha çok eriyecektir. Maalesef iktidarın, komisyonu devre dışı bırakarak tespit ettiği rakamın, bu ülkenin milyonlarca emekçisinin sefaletini artırmaktan başka hiçbir işlevi olmayacaktır.
İlginçtir son yıllarda asgari ücreti, Saray’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, İşçi ve İşveren taraflarıyla birlikte kameraların karşısına geçerek, açıklayan Cumhurbaşkanı, bu yıl açıklamayı Bakana yaptırdı. Bakan, açıklamaya “Peygamber efendimizin, işçinin Alın teri kurumadan hakkını verin’ sözü güçlü bir erdem ve adalet çağrısıdır” diye başlamak suretiyle, açıkladığı rakamın yeterliliğine inanmadığını açık bir şekilde gösterdi. Zira bakan, bu başlangıçla, her halükârda kendilerine oy vereceğini düşündüğü dindar kesimi, yeterli olmayan rakama karşı gelişebilecek tepki ve protestolardan uzak tutmayı hedeflemektedir. Bakanın açıklaması dikkatle izlendiğin de gerek konuşması gerekse vücut dili rahatsızlığını çok açık bir şekilde gösteriyor. Bakanın, açıklamada katkıda bulunan komisyon üyeleri ile işçi ve İşveren taraflarına teşekkür etmesi ise tam fiyaskoydu. Zira taraflara teşekkür ederken sağ tarafında oturan işveren temsilcisine dönen bakanın, sol tarafından gözünü kaçırması işçi tarafının masada olmamasından duyduğu rahatsızlığı ele veriyordu.
Asgari ücretin açıklamasından sonra, Cumhurbaşkanı mutlaka bir artış yapar yönünde bir beklenti oluşturulmaya çalışılsa da Cumhurbaşkanı asgari ücretin açıklandığı akşam, Sosyal medya platformu X hesab üzerinden yaptığı paylaşımda “2025 yılında asgari ücret, %30 artışla net 22.104 TL olarak uygulanacaktır. Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun.” diyerek noktayı koymuş oldu. Cumhurbaşkanı ertesi gün yani 25 Aralık Çarşamba günü, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada ise “2025 yılı için belirlenen 22.104 TL asgari ücretin ‘çalışanlara ve işverenlere hayırlı olmasını’ dileyerek, “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık” dedi.
Cumhurbaşkanı “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik” dese de yukarıda belirttiğim gibi, %30 olan asgari ücret artış oranı, ki artış olmadığını da nedenleriyle yukarıda açıkladım, TÜİK’in açıkladığı yıllık resmi enflasyon oranının altında. Açlık sınırı 21 bin liranın üstünde, yoksulluk sınırı 72 bin lira, TÜİK’in Kasım ayı sonu itibariyle, açıkladığı yıllık enflasyon %47,09, bağımsız ekonomistlerden oluşan Enflasyon araştırma grubu ENAG’a göre ise yıllık enflasyon %86,76, işte Cumhurbaşkanının çalışanlarımızı ezdirmedik dediği enflasyon gerçeği. Kaldı ki, yılbaşında vergi ve harçların artışlarında dikkate alınacak olan yeniden değerleme oranı %43,93. Yani tüm vergi ve harçlar bu oranda artacak. Asgari ücretin belirlenmesinin ardından gözler, emeklilerin maaş artışlarına çevrildi. Emeklilerin alacakları sözde artış, Aralık ayı enflasyonunun açıklanacağı 3 Ocak tarihinde belli olacak. Zira kanun gereği, emekliler her yıl Ocak ve Temmuz aylarında bir önceki 6 aylık enflasyon artış oranı kadar artış almaktadırlar. Bu oranın %16-17 civarında olacağı görülüyor. Emeklilerin büyük bölümü açlık sınırı altında maaş alıyor. Kök maaşı daha düşük olan ve önceki dönemlerde hazineden destekle 12,500 lira alan milyonlarca emekli ile emekli dul ve yetimi, yeni bir düzenleme yapılmazsa artış alamama riskiyle karşı karşıya tartışmanın merkezinde, en düşük maaşın ne kadar olacağı var. Görünen o ki bu rakam, 14 ile 15 bin lira arasında olacak. Yani milyonlarca emekli bir ev kirasını bile karşılamayan maaşı ile yaşam savaşı verecek. Sanıyorum bu da emekliler yılının emeklilere hediyesi olarak tarihe geçecek.
Evet yazının girişinde belirttiğim gibi, 2025 yılı emeğiyle yaşayan milyonlar için hiç de kolay geçmeyecek. Bu nedenle, 2025 yılı çalışanlar ile emeklilerin gönül rahatlığı ile hoş geldin diyebilecekleri bir yıl olmayacak. Kısacası 2025 yılı pekte hoş gelmeyecek! O zaman çalışan emekli ayrımsız tüm emekçiler için, örgütlenmekten ve örgütlü mücadeleyi yükseltmekten başka yol yok. Yani; şimdi ayağa kalkmanın ve “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye haykırmanın zamanı!
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, 2025 yılının Türkiye ve dünya halklarına barış ve eşit yaşam getirmesi dileğiyle, tüm okurlarımın yeni yılını en içten dileklerimle kutlarım.