Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Narin Güran cinayetine ilişkin davada “Abi Enes’teki ısırık izlerinin kendisine ait olup olmadığı konusunda ek rapor talebi ve Narin’in iç çamaşırında tespit edilen PSA’ya ilişkin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bölüm Başkanlığından kurul olarak bilimsel görüş istenmesine yönelik taleplerin ‘dosyaya yenilik katmayacağı’ gerekçesiyle’” reddetti. Söz konusu gelişmeleri değerlendiren Hukukçu Figen Çalıkuşu, “Mahkemenin işi maddi gerçeği bulmaktır. İşte biz Narin dosyasında bundan yoksun bırakıldık. Narin’in iç çamaşırında bulunan sürüntü lekelerinin kime ait olduğunun bulunmak istenmemesi de buna bir örnek” ifadelerini kullandı.
Narin Güran cinayeti dosyasına 12 Eylül’de giren Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu’na bağlı Diyarbakır Grup Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesi’nce hazırlanan raporda, Narin’e ait olduğu bildirilen külot dış kısım ön sürüntü örneği, külot, mor renkli etek ve yazma üzerinde bulunan lekeden menide ve idrarda bulunan Prostat Spesifik Antijen (PSA) tespit edildi. Dava kapsamında taraf avukatları tevsii tahkikat talebinde bulunurken, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Narin Güran cinayetine ilişkin davada, “tutuklu sanık Enes Güran’ın bedenindeki ısırık izleri kapsamında abi Enes Güran’ın kendisinin ağız modelinin alınarak, diş izlerinin kendisine ait olup olmadığı konusunda ek rapor talebi ve Narin Güran’ın kıyafetinde tespit edilen PSA’ya ilişkin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bölüm Başkanlığından kurul olarak bilimsel görüş istenmesine yönelik talepler ‘dosyaya yenilik katmayacağı’ gerekçesiyle” reddetti.
“MAHKEMENİN İŞİ GERÇEĞİ BULMAKTIR”
Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ek kararda tüm talepleri “dosyaya bir yenilik katmayacağı” gerekçesiyle reddetmesini değerlendiren Hukukçu ve Avukat Figen Çalıkuşu, “İnsanlar yalan söyleyebilirler. Sanıklar yalan söyleyebilir, tanıklar yalan söyleyebilir, katılan müşteki şikayetçi yalan söyleyebilir. Mahkemenin işi budur zaten. Biz ‘Şu doğru söylüyor, bu yalan söylüyor’ diyemeyiz. Mahkemenin işi maddi gerçeği bulmaktır. Doğrular ancak yargılama sürecinde sağlıklı toplanan delillerle, etkili soruşturmayla ortaya çıkar. Biz bundan yoksun bırakıldık Narin dosyasında. Bütün deliller toplanmış, adı konmuş ve davası artık soruşturmadan kovuşturma aşamasına yürütülüyor olması gerekir. Biz bunu görmüyoruz” diye konuştu.
Çalıkuşu, sözlerine şöyle devam etti:
“Narin’in iç çamaşırında bir takım sürüntü lekeleri var. Bu lekelerin aslında idrar ve menide olan PSA antijeni olduğuna dair de bir bilgi var. Küçücük köyde kime ait olduğu nasıl saptanamamış. Saptanması isteniyor, bu mahkemeden de talep ediliyor ancak mahkeme reddediyor! Tüm somut delillerin görmezden gelindiği bu süreçte, kocaman şüphelerle yaşıyoruz. Elbette bunlar sızdırılan bilgiler. Açıkçası bu sızan bilgiler de endişe verici. ‘Biz çok araştırdık, katili bulamadık’ mesajını mı vermek istiyorlar? Bu kadar bilgi sızıntısının bir amacı olmalı.
“NARİN DOSYASI TÜRKİYE’NİN ÖZET RESMİDİR”
Küçük bir köyde bir evladın katledilmesinde katilin ve sebebinin bulunmamasının geçerli bir izahı olamaz. Peki neden biz hala Narin’in katilini bilmiyoruz? Baştan beri ilk andan itibaren etkili ve etkin bir soruşturma yapılmadı. Köyün ve söz sahibi kişilerinin siyasetçiler tarafından korunduğunu hissettiren cümleler duyduk. Deliller temiz iken ulaşma yerine sanki delillerin karartılacağı süreç geçirilsin istendi. Köyün bir sırrı var ve bu sırrın açığa çıkmaması için de yavrucak Narin’in neden ve kim tarafından öldürüldüğü bir türlü ortaya konamıyor olabilir. Narin dosyası Türkiye’nin özet resmidir. Adaletin ve hukukun vicdanın güç ve çıkarlar uğruna kolaylıkla yok terkedilebildiğini gösteren üzücü ve ürkütücü özet resmi maalesef.”