Ali Yazır yazdı; Çöküşmüşlüğe, çürümüşlüğe dur diyecek yok mu?

Ali Yazır yazdı; Çöküşmüşlüğe, çürümüşlüğe dur diyecek yok mu?

Köşe yazarımız Ali Yazır makalesinde;

Vergi Uzmanı Nedim Türkmen:
“Türkiye’de vergi mükellefinden çok kamu görevlisi var. Böyle bir ülke olabilir mi? Bütçenin %30’u memur maaşına gidiyor.
Devlette gizli işsizlik var. 1,2 milyon mükellef var, yarısı zarar beyan ediyor.” İfşası ürkütücü!… Toplumda hırsızlık, ursuzluk, cinsiyetsizlik, ahlaksızlık, güvensizlik almış başını kartopu misali büyüyerek insanlığı ezip geçiyor.
Herkes kendini, bu kartopundan kurtarma peşinde mi? Doğrusu şüpheliyim!
Bir insan uçurumdan düşerken
İmla kurallarına uygun olarak bağırmazmış. Toplumdaki farklı feryatların kakafonik senfonisinin sebebi bu olsa gerek.
“Ben çok zayıfım güçsüzüm, güçlülerle mücadele edemem” diye düşünüyorsan eğer;
Kuranı Kerim, cesareti ve beraber hareket ederek zülmü yeneceğimizi, gücün nicelikte değil, maneviyattan, inanmışlıktan, nitelikten geldiğini haykırıyor bizlere…
Özet olarak, Enfal 65-66 da Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye, yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye, bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir. Diye müjdeliyor.
Bu ülkenin devletini yöneten kadrolarında; ayetlerdeki gibi üç beş bin dürüst vatansever, milletsever çıkıpta adaleti öne alıp bu çöküşmüşlüğe, çürümüşlüğe dur diyecek yok mu?
Haydi Meclis bu işi yapamıyor bürokratlar neden devreye girip sorun çözücü olamıyor? Soruları hep zihnimin bir yerlerinde beni rahatsız etmekte devam ediyor!.
Halk mı çözecek bu sorunları?
Eğer ki bu iş halka kalırsa vay halimize…
Olaya bilimsel bir açıdan baktığımızda yine iş bize dayanıyor.
Bir kibrit çaktığımızda ortaya çıkan kimyasal reaksiyon, kibritteki moleküllerin içersinde depolanmış enerjiyi özgür bırakır. Eski kimyasal bağlar kırılır ve yenileri oluşur. Komşu moleküller daha hızlı hareket etmeye başlar ve ısı artar. Süreç kendi kendine yayılan, zincirleşen bir tepkimeye dönüşür. Bir ateş yaktığımızda bu gizli kimyasal enerjiyi serbest bırakmış oluruz. İnsanın kendisi de atomlardan oluşur. Bu ise bizim aslında bir enerji deposu olduğumuzu ortaya çıkarır.
Biz insanlar bu kadar güçlü bir enerjiden oluştuğumuzun ne kadar farkındayız!
Kendi enerjimizi verimliliğe huzura mutluluğa dönüştürmeyi düşünen kaçımız? Atomların Kökenini araştırdığımızda aslında kendi kökenimizi araştırmış oluruz. Makro alemden mikro aleme yolculuk!.
Böylesi kaotik bir düzen içindeki mükemmelliği görebilmemiz için yine Kuranı kerim imdadımıza yetişiyor.
“Düşüncende ve bilincinde travmatik düğümü oluşturan noktaları kontrol altına al. Onlara vur yani onlara hükmet ve sorumluluktan kaçma.” (Sad 44)
Günümüzdeki ruhsal bakımından savrulmuş insanın psikoterapi sürecinin başarılı olması için kendisine düşen en temel görev, kendi bilinci üzerinde hakimiyet kurması ve kendini dönüştürmeye çalışmasıdır. Bu ayete göre kendi sorunumuzu yine kendimiz çözmek zorundayız vesselam.
Bunu yaparken bile bize yol gösterenimiz;
Kibarca konuş-Bakara suresi/83
Gerçeği konuş-Al-i İmran/17
Adaleti konuş-Enam/152
Yumuşak dilli konuş-Taha/44
Zarifçe konuş-Îsra/23..
Diyerek insani ilişkilerimizde izleyeceğimiz yol haritamızı çizmiş. Biz hala değişik mecralarda çözüm peşinde koşturmaya devam ediyoruz. Kendini tanı rabbini tanı…

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?