Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde; Ulusumuzun büyük önderi Atatürk’ü, ölümünün 86. yılında sevgi, özlem ve saygıyla anıyoruz.
Bugünler, Atatürk’ü anmaktan çok anlamak günü olmalıdır. Kazandığı savaşları, yaptığı devrimleri, koyduğu ilkeleri iyice anlamalı, özümsemeli, benimsemeli ve içselleştirmeliyiz.
Ulu Önderimiz Atatürk’ün tasarladığı, uygulamaya koyduğu ve başarıya ulaştırdığı Türk Devrimi, Ulusal Bağımsızlık Savaşı’ndan başlayarak Türk devletinin kuruluşunda ve toplum yaşamında çağdaş ve uygar boyutlarda yapılan köklü ve ani değişikliklerle tanımlanabilir.
Atatürk’e göre hiç bir zafer amaç değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük olan bir amacı elde etmek için gereken en belli başlı bir araç, bir başlangıçtır. Amaç, düşünsel ortamdır. Bu nedenle Atatürk devrimleri denen devrimler süreci, bir düşünceye dönüşerek yıkılması bugün bile olanaksız hale gelmiştir.
Kurucu değerlere dönüşen düşünceleri, Atatürk’ü unutturmamış, ulusun bağrındaki yerini bugüne değin korumuştur. Bugünün gençliğini biz tam da bu nedenle Atatürk’ün düşüncelerini, kurucu değerlerini savunan gençler olarak görüyor, savunuyoruz.
Atatürk’ü düşüncelerinden bağımsız hale getirip bir simgeye dönüştüren her görüş, paylaşım, anma aynı zamanda onu unutturmayı amaçlıyor. O, anma günlerinde anılıp unutulacak bir kahraman değildir. Onun ilkeleri ve devrimleri yılın 365 günü yolumuzu aydınlatan meşale, vazgeçmememiz gereken değerlerdir.
Bugün Atatürk hakkında en güzel videoları çeken, parlak sözleri bulan iş dünyası ve şirketler de unutmamalıdır ki onlar da ekonomik görüşlerde Atatürk’ten sapmış olmanın sonuçlarını yaşıyorlar. Halkı düşünen, sosyal çözümlerden, sosyal fabrikalardan uzaklaştıkça, Atatürk’ün eşsiz düşüncelerinden de uzaklaşıyorlar.
Atatürk, karma ekonomiyi savunan, devlete önemli denetim gücü veren ve onu sosyal devlet haline getiren adımlar attı. Bugün kazanç hırsıyla bu değerleri unutan burjuvazi, kendi varlığını, geleceğini de tehlikeye atmaktadır.
Atatürk’ün düşüncelerini, ilke ve devrimlerini unutarak sadece onu vitrin süsü haline getiren dernekler, partiler, topluluklar da kendilerinin ve toplumun geleceğini tehlikeye atmaktadırlar. O’nun cumhuriyeti emanet ettiği gençlere ve halka düşen görev, yalanla gerçeği ayırmak, Atatürk’ü bir vitrin süsü haline getirenlere karşı onun kurucu değerlerinden kopmadan hedefe ilerlemektir. Cumhuriyet kazanımlarını korumaktır.
1919-1938 arasında Türkiye’de yaşanan büyük değişimin, Atatürk’ün kurucu düşünceleri doğrultusunda gerçekleştiği görülecektir. Hepimiz biliyoruz ki O’nun ölümü ardından iktidarlar O’nun yolundan saptılar. İlkelerinden ödün verdiler.
O’nun bağımsızlık ilkesini unuttular, ülkemizi emperyalizmin kirli oyunlarına teslim ettiler. 1919′ da yanan bağımsızlık ışığını yeniden yakmak, kurucu değerleri inşa etmek benim, hepimizin , tüm ulusumuzun temel görevidir.
Türk varlığını bütünüyle ortadan kaldırmayı deneyen Batılı emperyalist devletlere karşı O’nun ulusunu arkasına alarak verdiği bağımsızlık savaşını ve kazandığı utkuları unutturmayacağız.
1923 devrimlerini, kurduğu çağdaş Türkiye Cumhuriyeti devletini, bağımsızlık ve çağdaş uygarlık ülküsünü yaşatmayı, geleceğe taşımayı temel görevimiz, vazgeçilmez sorumluluğumuz olarak göreceğiz. Yüzyılı aşmış cumhuriyetimizi nice yüzyıllara taşımak birincil ödevimiz olacaktır, olmalıdır.
Bugünün ve her günün, kurucumuz Atatürk’ü anmaktan çok anlamaya çalışacağımız bir gün olmasını dilerim. Çünkü Atatürk, bağımsızlıktır, özgürlüktür, çağdaşlıktır, uygarlıktır. Çünkü Atatürk, bilimden yana olmaktır, hurafelere, safsatalara, akıl dışı uygulamalara karşı olmaktır. Atatürk, aydınlanma demektir, karanlık düşüncelere karşı tavır almaktır. Bilimden başka yol gösterici aramamaktır.
Atatürk ışığı , ilkeleri, devrimleri yolumuzu aydınlatacaktır . Aydınlatmayı da sonsuza dek sürdürecektir. Dünya durdukça kurduğu cumhuriyet, ilkeleri ve devrimleri de hep var olacaktır. Başka ışık aramaya gerek yoktur.