Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde;
Ülkemizde ve dünyada futbol, kitleselleştikçe, milyonların ilgisini çektikçe siyasetin ilgi alanına girmiş ve gündemine oturmuştur. Kitleleri yönlendirmede önemli bir araç olduğu için siyasetin futbola ilgisi her geçen gün giderek artmaktadır.
Yerel seçimlere yaklaşık yirmi gün kaldı. Seçim vaatlerinden, halkın sorunlarından , geçim derdinden çok futbol konuşulur oldu. Futbol ve siyaset öylesine iç içe girdi ki ayırmak olanaksız oldu.
Belediye başkan adayları, futbol kulüplerinin başkanlarını ziyaret ediyor, onların desteğini istiyor. Görevde olan belediye başkanları kulüp başkanı olmak için dolaplar çeviriyor. Stadlarda atılan sloganlar, protestolar, iktidarı rahatsız ediyor. Suudi Arabistan’da oynatılmak istenen süper kupa finali , sporun siyasete alet edilmesinden dolayı oynanamıyor. Dünya barışına hizmet edecek bir olay, siyasi bir krize neden oluyor. Suudi yetkililer, Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ” Yurtta barış, dünyada barış” özdeyişinden rahatsız oluyor.
Biliyoruz ve ayırdındayız ki
futbol , hiçbir zaman salt futbol olmadı. Katılımcıları ve izleyicileri arasında yaş, cinsiyet, dil, din, renk ve kültür ayrımı yapmaksızın tüm farklılıkları aşan, benzer duyguları eyleme geçiren bir olgudur futbol. Futbol, salt bir spor , bir oyun değil. Hem eğlendiren hem acı veren, hem halkları uyutan hem ayaklandıran kültürel ve sportif bir olgudur. Etnik farklılıkların yoğun olduğu ülkelerde ulusal bilinç yaratan bir olgu.
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda halkı bir amaç uğruna, bağımsızlık ve kurtuluş uğruna birleştiren , ulusal bilinç oluşmasında Fenerbahçe Futbol Takımının büyük katkısı olmuştur. İşgal kuvvetleriyle yapılan tüm maçları kazanarak halka moral vermistir. Geniş bilgi için Zaferin Rengi adlı filmi izlemenizi öneririm.
Baskıcı ve otoriter rejimlerde futbol daha bir önem kazanmıştır. Halkın desteğini sağlamak için bir araç olarak kullanılmıştır. Halkları, güncel konulardan uzaklaştırmak amacıyla kullanılan bir afyon bir uyusturucu olmuştur.
Arjantin’de Peron, İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler, İspanya’da Franco, bunu kendi amaçları ve iktidarları için kullanan liderlerdir.
Günümüzde insanları siyasetten uzak tutmak, sorunlarını konuşmalarını engellemek, örgütlenmelerin önüne geçmek için bir söylem geliştirildi: ” Ne sağcıyim ne solcu/ Futbolcuyum futbolcu” . Sanki futbolcu ülke sorunlarına duyarsız kalırmış, dünyadan haberi yokmuş gibi. Oysa on ilimizi vuran depremde Volkan Demirel ile Gökhan Zan ‘in gösterdiği çabalar, hepimizin gönlünde yer etti.
Bu güzel sorumluluk sahibi, duyarlı, halkını seven, halkı için her türlü özveriyi gösteren güzel örneklerin yanında kötü örneklere daha çok rastlamaktayız. Futboldan kazandıkları yetmezmiş gibi daha çok kazanmak isterken elindekileri yitiren, mahkemelik olan futbolcular da var. Ulusal duygu ve bilinç uğruna savaşacakları yerde prim uğruna birbirine düşen, rakibine tekme atan, hakemi yumruklayan örnekleri de yaşadık futbol adına.
Futbol, salt bir spor ,bir oyun olarak kalmasıdır dileğimiz. Barışa, dostluğa ve kardeşliğe hizmet edecek, izleyenlere keyif verecek, onları ortak duygular etrafında birleştirecek bir oyun olarak kalmasıdır isteğimiz. Bir sanat eseri gibi sunulmalı futbol. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ” Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim” dediği gibi ahlaklı olmalı futbolcu. İyilikte, dayanışmada, örnek olmalı. Bunun için de spora siyaset karıştırılmalıdır.
Siyasetçiler! Çekin elinizi spordan ve futboldan. Bırakın futbol, futbol olarak kalsın.