Zeki Baştürk yazdı; YÜZYILLIK SIZI

Zeki Baştürk yazdı; YÜZYILLIK SIZI

Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde;

Ne acıdır doğduğun toprakları bırakarak bilmediğin yerlere gitmek. Ne zordur çocukluğunu , anılarını, sevdiklerini geride bırakmak. Hele istemeden, gönülsüz ve isteksiz olarak bir bilinmezlige zorunlu tutulmak. Adına ister göç deyin, ister mübadele. İnsanlık, her yüzyılda bir yaşar bu acıları. Giyerler kendilerine giydirilen bu ateşten gömlekleri. Silemezler yüzyıl da geçse yaşadıkları bu acıları. Yıllar geçtikçe biraz küllense de bu ateş, göçmenlerin yüreğini sızım sızım sızlatır.

Orta Asya’dan başlayan göç dalgası, neredeyse insanlık tarihi ile eşdeğerdir. Nerede bir savaş çıksa orada bir göç olayı yaşanır. İnsanlar, oradan oraya sürüklenir. Gittikleri yerlerde tutunmaya, kök salmaya çalışırlar. Oralarda kurarlar yeni yaşamlarını bin bir güçlükle. Zordur göçmen olmak. İkinci sınıf yurttaş olursun. Kabullenemezler seni bir türlü. Almak istemezler içlerine.

Bu akşam Mübadele Anma Etkinlikleri adı altında düzenlenen izlenceye katıldım. Gecenin teması ” Yüzyıllık Sızı” olarak belirlenmiş. Konser Atatürk ‘un sevdiği şarkılar olarak bilinen Şu Dalmadan Geçtin mi ve Manastır’in ortasında var bir havuz türküleri ile başladı. Korodan sonra gecenin ilk solisti ” Bir fırtına koptu’ türküsü ile yürekleri dağladı. Zaten acıklı bu türküyü yanık sesli biri seslendirince daha da bir acıklı oldu. İnsan, ayrılığı, köklerinden koparilmanin sızısıni yüreğinin en derininde duyumsuyor.

Arada bir folklorik gösteriler de sunuldu. Bizim halay ile Yunanlı’ ların sirtakisine benzer oyunlar oynandı. Genç kızların kıvrak dansları büyük beğeni topladı.

Balkan türkülerinin ortak özelliği acıları anlatması. “Uyan Ali’m uyan, uyanmaz oldu, bir bıçak yarasına dayanmaz oldu” türküsü bunun somut bir örneği. Arkasından gelen ” Mezarımı kazın bre dostlar, belden aşağı ” türküsü de çekilen acıların büyüklüğünü müzikle anlatır bizlere. ” Aman ölüm zalim ölüm, üç gün ara ver” dizelerinde sevda çekmenin ölüm acısından daha beter olduğunu anlatır.

“Ben bir göçmen kızı gördüm dere boyunda” türküsünü bir göçmen kızın sesinden dinlemek elbette gecenin ilginç bir olayı oldu. Yüreğinden akan acıları seslendirmesi de bir o denli acıklı oldu.

Yaşam salt acı ve çilelerden ibaret değil. Sevinç ve mutluluk da var yaşamında. Neşeli, eğlenceli ve hareketli türküler de içimizi ısıttı. Kendilerine özgü şiveleri, gür ve güçlü sesleriyle gecenin coşkulu geçmesini sağladılar.

Bursa’da özellikle Görükle ve Mudanya’da çok sayıda göçmenin yaşaması nedeniyle konserin son bölümünde Bursa türkülerine ağırlık verilmiş. Bu da katılımcıların türkülere eşlik etmesini sağladı. Eğlence ve coşku doruğa çıktı.

Balkanlar’ın en sevilen türkülerinden biri olan Vardar Ovası , herkesi coşturdu. Herkes eşlik etti, herkes şölene katıldı. Konser ,son günlerin simgesi olan İzmir Marşı ile sona erdi. İzmir Marşı söylenirken herkes ayaktaydı. Herkes, tek yürek olmuştu. Yürekler Mustafa Kemal için, bağımsızlık için, özgürlük için , demokrasi için atar olmuştu. Balkanlardan gelerek önce ülkemizin sonra da tüm mazlum ulusların umudu olan Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına saygıya dönüşmüştü.

Görsel ve işitsel bir şölen yaşadık bu gece. Bu geceyi yaşatan herkese sonsuz teşekkürler. Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlığı ışıtsin yolumuzu ve yüreklerimizi.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?