Yıllarını fabrikalarda, ofislerde, dairelerde çalışarak saçlarını ağartmış biz emekliler sesleniyoruz. Giderek yüz binlercemiz farklı derneklerde, platformlarda, oluşumlarda bir araya geliyoruz. Maalesef gençliğimizden kalma birlikte çalışma kültürümüz çok gelişkin olmasa da, eylemde ve söylemde bir araya gelemesek te YAN YANA olmaya karar verdik. Saflara, cephelere bölünmüş bölük pörçük toplumumuzda bu yepyeni ve alışılagelmedik girişimin tüm emeklilere ve emekçilere ilham vermesini diliyoruz. Amacımız sadece emekliler olarak haklarımızı savunmak, yaşam koşullarımızı iyileştirmek için mücadele etmekle sınırlı değil,aynı zamanda suyu sıkılmış bir limon gibi bir kenara atılmış olmaktan kurtulmak, ilerlemiş yaşımıza rağmen halen bir işe yaradığımızı görmek ve göstermektir de. Bu konu ile ilgili çağrımızı gençliğinde TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK sendikalarında, çeşitli memur ve öğretmen sendikalarına üye olmuş, çalışmış ve şimdi de var olantüm farklı emekli oluşumlarında tanınan ve faal olan arkadaşlarımızın imzası ile sizin ve kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
Her geçen gün ülkemizde emeklilerin yaşamı sürdürülemez hale geliyor. On altı milyon üzerinde emeklinin bu durumdan rahatsız olmayanı neredeyse yok. Çıkış yolunun da emeklilerin seslerini birlikte çıkartması, örgütlenmesi olduğu genel kanı olmakla birlikte iki sorunla karşı karşıyayız. Birincisi son yıllarda ‘örgüt’ kelimesi giderek olumsuz her konu ile bağlaştırıldığı için ‘örgütlülük’ doğal olarak vatandaşın çok tercihi olan bir durum değil. İkincisi ise her türlü beraberliği kendi çıkarları açısından bilinçli olarak bölmeye çalışan çevreler olmakla beraber daha önemlisi örgütlülüğü savunan bizler de oldum olası kronik ve uğursuz bir bölünme alışkanlığını sürdürüyoruz. Konu emekliler olunca bir milyondan on üyeye, dernekten federasyona, partiden, sendikadan platforma, yatay örgütlenmeden dikey örgütlenmeye takip edebildiğimiz kadarıyla yüzün üzerinde akla gelebilecek her türlü örgütlenme biçimiyle karşı karşıyayız. Örgütlenelim, birleşelim dedikçe daha da bölünüyoruz. İstinasız hepimiz aynı zorlukları yaşıyoruz ve sorunları biliyoruz.
Yani HEPİMİZ AYNI RESME BAKIYORUZ. Aynı resme bakınca cevaplarımız farklı ama bir sorumuz ortak.
NE YAPMALI?
Kısa bir süre önce Aksaçlı bir kız kardeşimiz ‘AYRI IRMAKLAR OLSAK DA AYNI DENİZE AKIYORUZ’ şeklinde bir metafor yani doğadan bir benzetme kullandı. Bu metafor üzerinden devam edersek; birileri barajlar, setler kursa da, mecrasını değiştirmeye çalışsa da akamayan su ya kurur ya da yolunu bulur ve sonunda denize ulaşır. Bu doğanın kaçınılmaz gerçekliğidir. Burada ırmak denizin yapısını sorgulayamaz bile. Kendisi tatlı denizin tuzlu olduğunu bile bile akar ve akmaktan vazgeçmez. Bu doğal, kaçınılmaz durum daırmakların birlikte aktıkları yerde istemese bile denizi de iklimi de değiştirir. Böyle bakarsak gelin NE YAPMALI? Sorusuna ortak bir cevap arayalım.
GELİN BİRLİKTE BAKTIĞIMIZ RESMİ KENDİ RENKLERİMİZİ DE KATARAK DEĞİŞTİRELİM!21 KASIM 2023
Ülfet ÇETİN-Zonguldak, Serap AKPINAR-İzmir, Yusuf BAĞAKAR-İstanbul, Fahriye DAMAR-Karaburun/İzmir,
Prof. Fevzi DEMİR-Sığacık/İzmir,Halit ERDEM-İstanbul, Ayşe GÜLMEN-İzmir, Memnune KARDAŞ-Çanakkale,
Yılmaz KÖPRÜCÜ-Balıkesir, Ufuk SAKA-Fethiye, Celal SONUVAR-Mersin,Haluk SOYSAL-Gaziantep,
Selçuk SÜZEN-Gebze/Kocaeli, Ömer UZ-Adana, İlhan YAVUZ-Altınoluk/Edremit, Salih YİĞİT-Bozburun/Marmaris
https://www.facebook.com/groups/aksaclilarhareketi