Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde bir kitabın hikayesini yazdı. Baştürk;
Bedri Rahmi Eyüboğlu , türküleri hele köy türkülerini ne de güzel anlatır ” Türküler Dolusu” adlı şiirinde.
” Ah bu türküler, köy türküleri
Ne düzeni belli ne yazanı
Altlarında imza yok ama İçlerinde imza var. ”
Gerçektir türküler. Yaşanmışlıklari anlatır. Halkımızın acıları, sevinçleri, dertleri, kederleri, mutlulukları anlatılır bu türkülerde. Bu tezimizi doğrulayan bir türküyü paylaşayım sizlerle: bir
“Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen sallan gel ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Yanık olur anaların yüreği
Vur ataşı gavur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Yanık olur anaların yüreği”.
Bu türküyü dinleyip de gözleri dolmayan kimse var mıdır? İçine bir kor düşmez mi? Evlatları ölen annelerin çektiği acıyı kendi yüreğinde duyumsamaz mı? Yanmaz mı anaların yüreği? Böyledir türküler. Kor gibi yakar, taş gibi çöreklenir. Çünkü yaşayanlar bilir bu acıyı. Bu türkü de Türk Ulusunu derinden yaralayan bir olayı anlatır bizlere. Birlikte yaşarız Çanakkale’nin karanlık sularında boğulan denizcilerin öyküsünü.
İsmail Türe, Heybeliada Deniz Okulu’nu bitirir. Kendi gibi Gelibolu’lu bir genç kıza kaptırır gönlünü. Nişan yüzüklerini taksalar da parmaklarına, çok az görürler birbirlerini. Mors alfabesini öğretir nişanlısına.
Denizciler, denizaltı kulesinde sigara içmekteler.İçlerinden birinin heyecanı dikkatlerden kaçmaz. Gelibolu kıyılarına geldiklerinde karanlık içindeki evlerden birinden bir el feneri yanıp söner. “Seni seviyorum.”Genç aşık elindeki fenerle sevgilisine karşılık vermektedir. Bu olaydan sonra iki sevgilinin aşkı düşmez dillerden. Denizaltının her geçişinde bu selamlaşma sürer.
Yine bir gün, Çanakkale’den geçecekleri gün ve saati bildirir nişanlısına. Genç kız, gözünü kırpmadan bekler pencerede. Sabırla bekler. Birden dev bir karartı belirir suyun üstünde. Bir denizaltı, penceresinin görüş alanına girmiştir. Genç kız, pencereyi açar ve feneri yakıp söndürür.” Seni seviyorum.”
Denizaltı komutanı işareti görünce gülümser. “Hay Allah! Bu kız denizaltıları şaşırdı. Nişanlısının denizaltısı bizim önümüzdeydi.” Genç kıza yanıt verilmesini buyurur ve şöyle der: “Sonsuza dek!”
Ne olmuştur da genç kız gemileri şaşırmıştır? Ne Duolmuştur da Dumlupınar , zamanında Çanakkale’den geçiş yapmamıştır? Ne olmuştur da ” Seni seviyorum” diyen genç kıza Üsteğmen İsmail Türe, ” Ben de ” diyerek yanıt verememiştir. Dumlupınar’a ne olmuştu?
Dumlupınar denizaltısı, 1 Nisan 1953 günü başlayıp 3 Nisan 1953 günü sona eren bir tatbikata katılmıştı. Dönüş yolunda 4 Nisan gecesi Nara Burnu’nda İsveç Şilebi ile çarpışmiş, çarpma sonucu aldığı yara ile batmıştır. Bu kazada 81 denizcimiz şehit olmuştur. Çok sevdikleri denizle kucak kucağa yatar oldular. Ama bir daha geriye donemediler. Üstcavus Cemalettin, kız arkadaşının elini tutamadı, onunla konuşamadı bir daha. Üstçavuş Selahattin, beş ve üç yaşlarındaki oğullarının yüzlerini göremedi bir daha. Eşini , ailesini kucaklayamadi. Doğmak üzere olan çocuğunu anne karnında bıraktı. Üsteğmen İsmail Türe, Gelibolu’lu sevgiliye kavusamadi. 81 vatan evladı, analarını, babalarını, eşlerini, çocuklarını, sevgililerini karanlıklara sürüklediler. “Yaralı bir balina” gibi Çanakkale’nin derinliklerinde daldılar “sonsuza dek” sürecek uykularına.
Türk Ulusunu yasa boğan, bu hazin olayı ve unutulmaz aşk öyküsünü Recep Usta’nın kaleminden tüm ayrıntıları ile öğreniyoruz. Bir araştırmacı titizliği ve kimliği ile olayı tüm detaylarına dek araştırmış, sorusturmuş. O günlerde basında çıkan haberleri derlemiş, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın arşivlerine inmiş, yayınlanan tebliğleri okumuş ve bu belgesel nitelikteki kitabı okuyucularla buluşturmuş.
Kitap geniş boyutlu, kuşe kağıda basılmış, her yönüyle nitelikli bir yapıt olmuş. Denizcilik olayında önemli bir yer tutan, türkülere konu olan, Dumlupınar Denizaltısı’ nin batış öyküsünü ölümsüzleştirmiştir. Karanlık sulara gömülen yigitleri vefa duygusuyla yeniden yaşatmıştır.
Kitap kapağınin mavi oluşu , sayfalarindaki fotoğrafların mavi zemin üzerine basılı olması, denizi animsatmasi bakımından ilginçtir.
Yazınimıza ve tarihimize böylesine önemli bir yapıt kazandıran Recep Usta’yi yürekten kutluyorum. Onunla sınıf arkadaşı olmaktan, onu yakından tanımaktan büyük onur ve mutluluk duyuyorum.
Eline, emeğine, kalemine, yüreğine sağlık usta arkadaşım.
KOCA BİLGE,harika bir tanıtım yazısı olmuş. Gönülden kutluyorum. Balinanın Ölümünü en kısa zamanda okuyacağım.