Köşe yazarımız Zeki Baştürk’ün kaleme aldığı yazıda;
“Ömür dediğimiz nedir ki?
Çay bardakta
Soğuyana dek geçen zaman
Çayınız bardakta soğumadan
Tadıyla için hayatı
Soğutmadan sevgileri
Soğutmadan sevdaları
Soğutmadan dostlukları
Yaşayın doyasıya
Seviyorsanız koşun ardından
Beş dakika bile duracak zaman yok
Kırmadan, incitmeden
Sevin insanı
Kırmaya zaman yok
Çayınız bardakta soğumadan
İçin çayınızı hayat geçiyor
Yaşamamak yüreklere zarar…'”
Can Yücel ‘in olduğu ileri sürülen bu şiirden esinlenerek yazmak geldi icimden bu yazıyı. Yaşamın ne denli kısa olduğunu anlatıyor. Kısa ama o denli değerli. Sabahları kahvaltının vazgeçilmezi olan çayın bardakta soğuyana dek geçen zamandır. Soğutmadan içmek gerekir çayı. Tadında ve deminde içmeli ki yaşamdan da tat alınmalı.
Salt çay mı içilmeli kıvamında? Sevgileri de soğutmamalı. Sevdaları da tadında yaşamalı. Bir saniyeyi bile boşa geçirmeden, ziyan etmeden sevmeli insanları. Sevmeli bir çiçeği, bir böceği. Sevmeli ağacı, kuşu. Sevmeli , bir denizi, gökyüzünü. Tüm canlıları, tüm renkleri, tüm güzellikleri…
İnsanı sevmeli. Kırmadan, incitmeden sevmeli insanları. Sait Faik’in dediği gibi” Bir insanı sevmekle başlar her şey.” Yunus Emre’nin ” Sevelim, sevilelim, Bu dünya kimseye kalmaz” dediği gibi sevmeli. Çayı bardakta soğutmadan sevmeli. İçten, doğal, yalın ve karşılıksız. Yaşamalı tüm benligimizle sevgileri, dostlukları. Her şey insanla güzelleşir. İnsanla var olur. İnsansız bir yaşamın tadı olmaz.
Yaşamamak, yaşayamamak yüreklere zarar. Ömür dediğimiz geçip gidiyor. İstediklerimizi yaşayamadan, hayallerimizi gerçekleştiremeden geçip gidiyor. Belki de birçok hayal kırıklığıyla…
Çaylar bardakta soğuyor, tadıyla içmeye fırsat kalmadan. Dostluklar bitiyor, aralar soğuyor, bardakta bekleyen çaylar gibi. Sevgiler bitiyor, insanlar kırılıp, incitiliyor. Dostlukları tekrar kazanmaya, insanları tekrar sevmeye belki de zaman kalmayacak. Ömür dediğimiz geçip gidiyor.
Her şeyi zamanında yapmaya özen göstermeli insan. Özür dilemeyi, insanları sevmeyi, dostlukları, arkadaşlıkları kaybetmemeyi zamanında bilmeli, sonradan pişmanlık yaşamamalı. Ömür dediğimiz geçip gidiyor ve o geçen ömürde en acısı pişmanlıklar yaşamak. Pişmanlıklar yaşamamak için zaman varken yaşamalı, içinden ne geçiyorsa onu yapabilmeli insan. Çayını soğutmadan tadıyla içebilmeli, insanları kırmadan, incitmeden sevebilmeli, zaman kaybetmeden sevdiğinin ardından koşabilmeli. Duracak zaman yok.
Hayat geçiyor ve bir gün
bitecek. Yol yakından hayatı tadıyla yaşamayı bil. Üzüntülerden, kırgınlıklardan, pişmanlıklardan çok; sevince, mutluluğa ve en önemlisi gülümsemeye zaman ayır. Ancak bu şekilde hayatın tadını alırsın. Unutma ömür dediğimiz geçip gidiyor…
Ataol Behramoglu’nun dizeleriyle sonlandırayim yazımı:
“Ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat , sunulmuş bir armağandır insana. ”
Size sunulan bu armağanın değerini bilin ve doyasıya yaşayın.
Mutlu pazarlar dilerim sevmesini bilenlere.