Köşe yazarımız Ali Yazır makalesinde; “Ülkemin, zamanımızdaki en önemli sorunlarından biri, saygısızlık, sevgisizlik, emek eşitsizliği ile sermaye birikimi arasındaki orantısızlık. Bu orantısızlığın ortadan kalkması için milletimiz, önce adaleti, Liyakatı tercih etmeli. Ayrıca günümüzdeki çok tartışılan İslami doğrular ile aktüel yaşam arasındaki uyumsuzluklara dair bir değerlendirmeyi sesli yapmaktan korkmamalıyız. Tabii ki; ekonomimize önce üretimi merkeze alıp üreten projelere zaman ayırmalıyız. Sonra da ekonomimizin dağıtımı tüm vatan sathında adilane yapılıp ve bölüşüm sağlanmalı. Bugün Ramazan ayının 15 nci günü. Aç gözlerimizin bir yudum su ve bir kaşık sonrası nasıl doyduğuna şahit olduğumuz, maneviyatımızın yükseldiği, vücut sağlığımızın ruhsal ve fiziksel olarak tamir edildiği günlerdeyiz. Ama ilginçtir ki siyasilerin hiçbirinde Ramazan ayına özel de olsa söylemlerinde geri adım atan yok. Allah ettiğimiz duaları, yaptığımız iyilikleri kabul etsin.
Hiç şaşırmıyorum. Güzel ülkemde çarşı pazardaki % 150- 200 e varan enflasyonla, 10- 15 milyon mülteciyle birlikte mus mutlu yaşayanlarız!. Bütçemiz, her şeyin en ucuz, sağlıksız ve en kalitesizini yemeye çok şükür yetiyor! Türk çocuğu zorunlu eğitim saçmalığı altında başarılı başarısız ayırımı gözetmeden sınıfta kalmanın olmadığı, elitlerin çocuklarının ise halkın çocuklarından ayrıştırılarak özel okullarda okumasını teşvik eden sistem nedeniyle doğru eğitim de alamıyor. İlköğretimde devlet ve özel okulda okuyanlar olarak ayrışan çocuklarımız yarın bir memleket meselesinde nasıl omuz omuza vereceklerinin cevabını ben hala bulamadım. Devlet okullarında çocuk eğer çok zeki ise ve çok çalışıp başarılı olursa da bu kez de torpili olmadığından hak ettiğine ulaşamıyor veya ulaşması için çok şanslı olması gerek!. Türk gençleri düşük maaşla bir iş bulabilmek için üniversite, kamu personel sınavlarına çalışır didinir ancak iktidar veya muhalefet belediye başkanlarından birinin Akrabası yeğeni veya bilmem ne vakıflarına, cemaatlerine, derneklerine üye olmadığı için atanamaz! Avrupa’da yaşayan milletlerin gençleri, arabasına atlayıp dünyayı dolaşırken Türk genci bırakın tatil yapmayı, sadece şehir değişirirken dahi en ucuza gitmek için tüm otobüs firmalarının bilet fiyatlarını incelemek için zaman ayırmak zorunda! Ülkenin; bırakın en güzel tatil bölgelerinde, sıradan bir yerde sadece 1 hafta tatil yapması bile lükstür! Nedense Türk gençliğinin genetiğindeki vatan millet sevgisindeki hassasiyetleri her zaman övgülerle öne çıkarılarak birileri zevk sefa içinde yaşamaya devam ederken halkımızın biricik evlatları kan vermeye can vermede vazgeçilmezdiler ve omuzlara alınarak ödüllendirilir.
2008 de çıkarılan asgari ücret hesaplama sistemi ile de gençliğini yaşayamayanların emeklilerinde de ekonomik olarak ezilmelerinin önü açıldı. Hatta bakınız her yıl Ramazan ayında Diyanet işleri tarafından açıklanan 2023 yılı için kişi başı fitre ücretinin 70 TL olması ki bu rakam açlık sınırı için belirlenen kişi başı günlük öldürmeyecek kadar üç öğün gıdanın beslenme tutarıdır. Bu ise aylık 2100 TL etmekte. Dört kişilik aile için bu rakam 8400 TL oluyor. Yani asgari ücret açlık sınırı oluyor. Kısaca aç kalmamak için çalışmak zorunda olan insanımız mecburen ucuz iş gücüne mahkum oldu. Velhasılı ucuz işgücü ülkesine dönüştürüldük. Ülkenin çocuk ve gençlerinin kaliteli beslenme yetersizliği, protein eksikliğinden kafası çalışmaz hale geldi. Düşünce biçimleri değişti. Kaliteli besin, et yiyememekten gözlerinin ferleri gitti. En acısı ise, belki de bu sebepler nedeniyle uyuşturucu alışkanlığı, hırsızlık eylemleri önlenemiyor hatta yükseliyor. Ülkemin genç kızlarının; eskilerin deyimi ile gayri ahlaki İlişkilerinin ulu orta çayırda, bayırda, sokakta, toplu taşıma araçlarında aleni faillerinden olmasına ne demeli! Zina karşılıklı rıza varsa serbest oldu. Boşanmalar çoğaldı, evlilik yaşı yükseldi. Gençler evlilik dışı olarak aynı evlerde nikahsız birlikte ilişki yaşar oldu. Eskiler bu ilişkilere “kötü yollara düşmek” diye yorumlarlardı. Hele son zamanlarda küçük sayılabilecek yaşlardaki kızlarımızın “Onlyfans” gibi para karşılığı kendini bilgisayar kameralarından apaçık teşhir eden sitelere ilgilerinin artmasına dur diyecek yasa ile yetkili görevliler var mı inanın bilmiyorum . Son dört beş yılda 6284 sayılı kanunun uygulanması nedeniyle evden kovulan erkek sayısının 3 üç milyon civarında olduğunu televizyonlardan öğrendiğimde çevremden bi haber olduğumu anladım. Fark edemediğimiz kim bilir daha neler vardır? Kafamızı sanki kuma gömmüşüz! Biz, biz gibi olmazsak; başkalarının bizi, kendisi gibi yapmak için çalıştıklarını maalesef anlayamayacağız. Sahi biz millet olarak Türk ve Müslümanız değil mi? Haaa unutuyordum! Bazılarımız yine “Nasıl olsa bize bir şey olmaz!” dediğinde şaşırmayacağım“