Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde;
Az sözle ne çok şey anlatır deyimlerimiz. Kısa ama özlü sözlerdir. Çoğunlukla gerçek anlamlarının dışında kullanılan birden çok sözcükten oluşan öbeklerdir. Anlatıma akıcılık, çekicilik katarlar. Kimileyin uzun uzun anlatmak yerine bir deyimle özetleyiveririz düşüncelerimizi. Taşı gediğine koyuveririz.
Son birkaç gündür ” tarih yazmak, tarih olmak” deyimleri sıkça kullanılır oldu. Herkesin bildiği bu deyimlere bir göz atalım. Tarih yazmak , tarih olmak nedir? Tarih nasıl yazılır? Kısaca değinelim.
Tarih yazmak, tarihe geçecek, tarihin akışını değiştirecek denli önemli bir iş başarmaktır. Örneğin, yüce Türk Ulusu, Kurtuluş Savaşı’nda tarih yazdı. Tarih olmak ise eskimek, geçmişte kalmak, modası geçmek anlamını taşır.
Örnek bir tümcede kullanalım: “Pilli radyolar, tüplü televizyonlar tarih oldu.”
Tarih yazmak , kolay iş değildir. Tarihsel olayları iyi gözlemlemek, iyi değerlendirmek, iyi yorumlamak gerekir. Bunun için hem tarihi iyi bilmek , hem de ileri görüşlü bir önder gerekir.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Başka arayışlara girmek yanlış bir tutumdur. Kurtuluş Savaşı, Kurtuluş Savaşı ‘nin ilk meclisi ve Mustafa Kemal bu konuda en somut ve en güzel örnektir. Tarih yazmak için bilim, en somut yol göstericidir. En gerçek yol gösterici bilimdir, fendir. Mustafa Kemal’in ilkeleridir, devrimleridir.
Tarihimize bir göz atalım. O günleri bir anımsayalım. Mustafa Kemal, 19 Mart 1920’te gönderdiği bir genelge ile her ilden seçilen beşer temsilciyle Ankara’da bir kurucu meclis oluşturulacağını açıklar.
Bu genelgenin yayınlanmasından sonra seçimlere başlanmış ve seçilen üyeler Ankara’ya ulaşmaya çalışmışlardır. M. Kemal 21 Nisan’da ikinci bir genelge daha yayınlayarak, meclisin 23 Nisan 1920’de çalışmalara başlayacağını açıklar.
Ankara’ya ulaşabilen üyelerin katılımı ile 23 Nisan Cuma günü ilk BMM resmen açılmıştır. Aynı gün gerçekleşen toplantıda meclisin adının “Türkiye Büyük Millet Meclisi” olmasına karar verilir. İlk TBMM çok zor koşullar altında demokratik kurallar ile yapılan bir seçim sonunda kurulmuştur. Halkın sosyal yapısı göz önünde bulundurulduğunda hemen her kesimden, her tabakadan üye, meclis çatısı altında görev almıştır. Bu üyeler farklı kanaat ve görüşe sahiplerdir. Ancak tüm üyelerin birleştiği tek nokta ülkenin kurtarılması, bağımsızlığına kavuşturulmasıdır.
TBMM, çok farklı kişilerden ve görüşlerden oluşmuştur. Kalpaklılar, yeni bir devlet ve hükümet kurma düşüncesi içinde olanlar; Sarıklılar, şeriat hükümlerinin yönetime egemen olmasını savunanlar, Fesliler, Osmanlı hukukunun korunması düşüncesi içinde olanlar. Şeyhlerden toprak ağalarına, liberallerden en soldaki kişiler mecliste yer alır.
Bunca farklı kişilere karşın Mustafa Kemal’in öncülüğü ve önderliği burada ortaya çıkar. Bu denli farklılıklara karşın ortak ilkeler etrafında buluşulur: “Egemenlik kayıtsız, koşulsuz ulusundur.” ” Vatan bir bütündür, parçalanamaz”. Görüldüğü gibi söz konusu “vatan” olursa tüm görüşler bir kenara bırakılabilir.
Bu meclis, ülkenin bağımsızlığına kavuşması için gerekirse ölümü göze alabilen yurtsever ve kültür düzeyi yüksek milletvekillerinden oluşmuştur. Milletvekillerinin yaş ortalaması gençlerin ağırlıkta olduğunu gösterir. Yabancı dil bilenlerin oranı yüksektir. İlk TBMM, kurucu bir meclistir. Vekillerin sıkça cepheye gitmesi, hatta bazılarının hep cephede olması da dikkat çeker. Eğitimli ve kültürel düzeylerinin yüksek olmasına karşın halkla iç içedirler.
Art düşünceleri ve gelecek hesapları yoktur. Herkes düşüncesini açık ve özgürce ifade etmiştir.
Tarih böyle yazılır. Bilgiyle, birikimle, donanımla yazılır. Yurt sevgisi ile , bencillikten arınmış