Köşe yazarımız Zeki Baştürk bir dostun hayatını makalesine taşıdı. Baştürk;
” Neylersin ölüm herkesin başında Uyudun uyanmadın olacak ”
der ya Cahit Sıtkı Tarancı ” Otuz beş Yaş” şiirinde. İşte öyle oldu Mustafa Yıldırım ‘in ölümü. Uyudu, uyanmayıverdi. Bir sabah cansız bedeni ile karşılaştı sevenleri.
Aksu Köy Enstitüsü çıkışlı bir beden eğitimi öğretmeni Mustafa Yıldırım. Aydınlanma düşüncesini ve felsefesini bu enstitüde kazanmış. Bursa’nın en gözde okullarında çalıştı. Aydınlanma ışığını öğrencilerine aşılamak için çok çabaladı. Çalışkan, disiplinli, başarılı bir öğretmen olmanın yanında sevilen, sayılan bir öğretmen olarak sonsuzluğa göçtü. Ardında binlerce başarılı öğrenci, binlerce dost bırakarak toprakla buluştu.
“Ölüm gelmişse
Bitmişse
Kızıllığını avuç avuç içtiğimiz şafaklar
Öğleler, ikindiler çoktan geçmişse
Bir akşamüstü garipliği
Sarmışsa her yeri
Güneş devrilmiş
Renkler solmuş
Sesler kesilmişse
Son kuşlar da geçip gitmişlerse ufuktan
Ve çiçekler
Bükmüşse boyunlarını dalgın dalgın
Bil ki ölüm saati gelmiştir.
…………………..
Elbette ağlamayacaksın
Çünkü sonsuzluklar
Sonsuz sevenler içindir
Çünkü ölüm
Sevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir.”
Yüzlerce seveni tarafından omuzlarda taşınarak göçtü sonsuzluğa. Öğrencileri yalnız bırakmadı onu. Öğretmen arkadaşları son yolculuğunda elleriyle uğurladılar yıldızların yanına. Sevenleri, gözyaşları içinde koydular toprağa. Çünkü o bir yıldızdı. Salt öğretmen değildi o. İyi bir eş, özverili bir baba, gerçek bir dost, yurtsever bir aydınlanmacı, çalışkan bir Sivil Toplum gönüllüsüydü.
Birlikte çalışma ve yakından tanıma olanağı bulduğum bu eşsiz insanla yakın dostluğumuz vardı. Eşim, eşinin öğrencisi olduğu için bana ” damat” diye seslenirdi. Dördümüz aynı okulda ( Bursa Anadolu Lisesi’nde) birlikte çalıştık. Bu yıllar, bizim için en güzel en verimli yıllar oldu. Dostluğumuzun pekiştiği yıllar oldu. Unutulmayacak anılarla dolu yıllar.
Sesler kesildi. Kuşlar göç etti. Çiçekler boyunlarını büktü. Renkler soldu. Öğlenler, ikindiler, onsuz geçip gidecek. Çünkü ölüm onu bizden , sevenlerinin elinden aldı. Yitik yıldızların arasına koydu. Aydınlanma ışığını oradan gönderecek evrene, bizlere, sevenlerine.
Yine Cahit Sıtkı Tarancı’nın dediği gibi,
” Dostlarla da ayrılıyor yollarımız bir bir,
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.”
Önce Nadir GEZER ayrıldı aramızdan. Ardından adı gibi Ruşen ÖZYİĞİT göçtü sonsuzluğa. Şimdi de Mustafa Yıldırım yıldızlarına arasına karıştı.
Hep iyiler mi göçecek bu dünyadan? Hep aydınlık yüzlü aydınlık düşünceleri kişiler mi terk edecek bizleri? Adaletsiz dünya, hep bizim sevdiklerimizi mi alacak?
Neylersin ölüm herkesin başında. Bu gerçekle yüzleşiyoruz belirli aralıklarla. Son yıldız Mustafa Yıldırım. Güneş ışıkları, Bursa’nın kır çiçekleri içinde uyu. Yıldızlar yoldaşın, toprağın bol olsun. Yattığın yer uçmak olsun .