Köşe yazarımız Zeki Baştürk bir ailenin düşürüldüğü durumu kaleme aldı. Baştürk;
” Annem bana et aldı.” tümcesiyle anlattı sevincini. Bu sözlerle paylaştı karne hediyesini. Ne denli önemli, ne denli yürek yaralayıcı bir paylaşım. Ne denli ülkemizin içinde bulunduğu koşulları anlatan sözcükler.
Et diye tanımlanan salt üç kalem pirzola. Demek ki aylardır eve girmeyen et, karne hediyesi olarak girmiş. Çocuğun bir dönem boyu çalışıp çabaladığı, emeklerinin karşılığı üç kalem pirzola. Çocuğun gözlerindeki ışıltı, annenin mutluluğu bu üç sözcükte gizli: Üç kalem pirzola.
Milyonlarca öğrenci karne aldı önceki gün. Kimi coşkuyla, mutlulukla götürdü eve karnesini, kimi saklama , gizleme kaygısı ile. Kimisi alacağı karne hediyesini düşünerek, kimileri de işitecekleri azarları. Kimisi koşarak gider eve. Karnesini büyüklerine gururla göstermek ister. Kimileri de azarlari geç işitmek için dolaşır sokaklarda.
Karne bir belgedir dönem sonlarında verilen. Öğrencinin her dersten aldığı notlarla okula devam durumunu , davranışlarını gösteren belge. Öğrenci velilerini bilgilendirmek amacıyla okul yönetimlerince verilir.
Hiç unutamayız o karne günlerini. Nasıl da heyecanla beklerdik o karneleri. Elimizde aldığımızda bir anda bakardık notlara. Kimimiz havalara uçardık sevinçten, mutluluktan. Başarımızı paylaşmak için büyüklerle. Yürümez, koşardık.
Karne günlerini sabırsızlıkla beklemenin bir nedeni verilen sözlerdi. Kimilerinin eline para tutuştururdu dedeler, nineler.
Kimilerine en güzel yerlerde tatil sözü verilirdi. Ama en çok beklenen ve istenen karne hediyesi bisiklet olurdu. Bisiklete binip uçarcasına dolaşmak sokak aralarında, köy yollarında. Hiç bir karne hediyesi bisiklet kadar mutlu etmezdi bizleri.
Günümüze bakalım şimdi. Okulsuz köyler. Taşımalı eğitim nedeniyle karda kışta , soğukta sıcakta kilometrelerce yol yürüyen çocuklar. Kentlerde öğretmensiz sınıflar. Saat ayarlaması nedeniyle gün ışığı görmeden okula gidip gelen çocuklar. Beslenme çantaları boş olan çocuklar. Okul kantininden simit alamayan çocuklar. Bir bardak süt içemeyen çocuklar. Sistem dışında kalan, çalışmak zorunda kalan çocuklar. Yatağa aç giren, küçük yaşta evlenen çocuklar.
Çocuklar…Çocuklar…
Geleceğimizin güvencesi çocuklar. Ulu önder Atatürk’ün bayram armağan ettiği çocuklar. Cumhuriyetimizin, devrimlerimizin bekçisi çocuklarımıza Türkiye yüz yılında uygun görülen tutum ve davranışlar.
Üç kalem pirzolaya muhtaç aileler. Üç kalem pirzolaya sevinen çocuklar. Sizin yüzünüz kızarmasın anneler, babalar. Siz utanç duymayın çocuklarımız.
Sizin yüzünüzdeki gülücüklerin değeri ölçülemez. Paha biçilemez o gülücüklere. Çocuk gülüşleri satın alınamaz. Sevmek gerekir onları. İçten bir davranış, sıcak bir yaklaşım mutlu etmeye yeter onları.
Sizleri güldürmek, sizleri mutlu etmek bizlerin görevi. Karneleriniz, nasıl olursa olsun siz mutlu olun çocuklar. Koşun, oynayın, sevinin çocuklar. Bir daha geri gelmez o günler.