Köşe yazarımız Zeki Baştürk okulların açılmasına saatler kala;
“Bir ülkenin geleceği , eğitimle oluşturulur. Bilim ve teknolojide ilerlemiş , kalkınmış, toplumun yaşam düzeyi yükseltilmiş bir ulus yaratmak istenirse çağdaş ve nitelikli bir eğitim yeğlenir.
Geri kalmış, yoksulluk, yolsuzluk artmış ; adaleti yitirilmiş bir toplum yaratılmak istenirse her gün değişen , niteliksizleşen bir eğitim uygulanır. Son yıllarda hele son günlerde eğitimde her gün bir değişiklik yapılıyor. Öğretmenler, öğrenciler, veliler bir değişikliğin nedenini , nasılını öğrenemeden yeni bir değişiklikle sarsılıyor.
Herkes, çocuklarının iyi bir eğitim almasını , iyi okullarda okumasını ister. Ancak, herkes, tüm toplum, çocuklarının geleceği için kaygılı.
Müfredat değişti. Yeni diye adlandırılan müfredat aslında çağın gerisinde kaldı. Bilimsellikten ve akılcılıktan uzak, hurafelere dayalı ve ezber eğitim. Atatürkçü anlayışın, Atatürk ilke ve devrimlerinin, Kurtuluş Savaşı’nın , evrim kuramının çıkarıldığı ; yerine inanca dayalı bilgilerin (cihat) yer aldığı bir eğitim anlayışı uygulanıyor. Bu uygulama bizi ve gelecek kuşakları ancak Ortaçağ karanlığına götürür.
Veliler, çocuklarını gönderecek iyi ve nitelikli okul bulamıyor. Devletin görevi, herkesi parasız, karma, laik , nitelikli eğitim veren okullarda okutmaktır. Artık bu olası değil. Öğrenci velisi çocuğunu ya paralı okullara yani özel okullara gönderecek ya da İmam Hatip Okullarına. Bu umarsızlık içinde çırpınan veli, çocuğunun geleceğinden kuşku duyuyor elbet.
Son yıllarda sadece İmam Hatip Okulları açıldı ya da okullar İmam Hatip’e dönüştürüldü. Böylece binlerce öğrenci İmam Hatip Okullarına gitmeye zorlandı. Sonuç ; bu yıl her (5) beş mezundan biri ancak üniversitelere yerleşebildi.
Bu ülkenin sanatçıları, sporcuları, bilim insanları, doktorları, öğretmenleri nerede ve nasıl yetişecek? Kendi çocuklarını yurt dışına gönderenler, halkın çocuklarını İmam Hatiplere mahkum ediyorlar. Demek ki paran çoksa istediğin yerde , yurt dışında okuyabilirsin. Paran yoksa sana okul da yok, nitelikli eğitim de yok, gelecek de yok.
Toplumsal belleğimiz zayıftır. Son yıllarda yaşananları şöyle bir anımsayalım:
– Yurtlarda cayır cayır yanan çocuklarımız oldu.
– Kimi vakıflar , çocuk istismarı ile gündeme gelmekte.
– Kız ve erkek öğrencilerin sıralarının, merdivenlerinin, sosyal alanların ayrılması gündeme geldi, tartışmaya açıldı.
– Her ile bir üniversite açıldı . Kazananlar yurtsuz, mezun olanlar işsiz kaldı.
– Yüzyıllar sonra dünyamızın düz olduğunu savunan yöneticiler çıktı.
– ‘’Erkeğin okumuşu kadı , kadının okumuşu cadı olur’’ tarzında özdeyişler kitaplara girdi.
– PISA sonuçlarında Türkiye , son sıraya yerleşti.
– Dünyadaki en iyi üniversiteler sıralamasında hiçbir üniversitemiz ilk dörtyüze giremedi.
– Dualarla yetiştirilen fasulyeler projesi, TÜBİTAK ödülü aldı.
– Şimdi de öğretmenler ayrıştırıldı, hak arayanlar şiddete uğradı.
– Atanmayan öğretmenler nedeniyle öğrenciler, öğretmensiz kaldı.
– Yıkılan okulların yerine yenileri yapılmadı; öğrenciler evlerinden çok uzaktaki okullara gitmek zorunda bırakıldı.
– Öğrenci giysileri cep yakar, servisler yanına yaklaşılmaz, kantinler ulaşılmaz oldu.
Özetĺe okulöncesi eğitimden yüksek öğretime dek eğitimin her alanı soŕunĺarla dolu; her alanı yaz boz tahtası.
Tüm bunlardan çıkarılan sonuç şudur : Eğitimde yaşanan bu olumsuzluklar, ülkemize yapılan en büyük kötülüktür. Çocuklarımızın geleceği ile birlikte ülkemizin geleceği de yok ediliyor.
Laik eğitim yoksa bilimsel eğitim de yok demektir. Nitelikli eğitim de yok demektir. Eğitimimiz, sınıfta kalmıştır. Bu gidişle sınıf tekrarı yapacak, sonra da sistem dışında kalacaktır.
Laik, demokratik, bilimsel, karma ve parasız eğitime sahip çıkmak, geleceğimize sahip çıkmak demektir. Herkesin, hepimizin ortak görevi ve sorumluluğu olmalıdır. Ortak mücadelede herkes, bu bilinçle ve sorumlulukla davranmalıdır.”