Köşe yazarımız Ali Yazır’dan okunması gereken bir yazı. Yazır;
“Kendi kendime düşünüyorum da; Bu zamandan sonra kim beni neyle korkutacak? Ya da yeni yetişen nesil ile bu farkımız neden? Ben gecekonduda neredeyse üç öğün, Vita yağlı ekmek ya da ekmeğe şeker koyup üzerine su serpip yemiş, ailemizin, yiyecekte lüks olarak sunduğu ödülü olan tahin helvasını büyük keyif alarak yiyip, leblebi tozu ile büyümüşüm. Pirzola, döner aramam, çeşit çeşit aş aramam önümde bulduğum ile yetinirim.
Trilyonlarım olsa da ben yine en sevdiğim kuru fasulye yiyeceğim.
Sadece yatmaya girdiğim yeri de kendime dert edinmem. Köşk olsa ne yazar gece kondu olsa ne yazar. 1+1 evde ya da , 5+1’de otursam ne yazar. Yayan yürüsem, bir yerim mi eksilir. Mercedes’e binsem daha mı havalı! Kaliteli insan olurum? Neyim değişecek be mübarek? Bu hırs niye… Yaşlanmışların camiden çıkmadığını görünce; genç iken camiye neden uğramadın be ihtiyar?demeden edemem. Cennette koynuna huri sokacaklar diye bir şey yapıyorsan, Vallahi yapma billahi yapma zaten yaşını başını almışsın!
Kandırıyorlar seni, beni, hepimizi!
Bunun adı kapitalizm. Herkesi dişlileri arasında ezmeden rahat durmaz bu kapitalist sömürücü yapı. Sorun karnın doyup doymaması değil ki. Ruhun,gözün doyması. Eskilerin deyimi olan “bir karış toprak doyursun gözünü” sözünü sık sık hatırlamak lazım. Gözün doydu mu? Tatmin oldun mu? Seni ne tatmin eder bu yetmez seni izleyenler neyle tatmin olur? Yaptıklarını hatta düşüncelerini bir de en güzel yatak olan vicdanına sorsana? Bakalım o ne diyor?
Anam babamın bile dediği bir şeye,
benim vicdanım izin vermiyorsa o net olarak yanlıştır. Gerisi hikaye. Giyeceklerin, yiyebileceklerin, bineceklerin bu kadar sınırlıyken, aç gözcülük ederek vermek, yardımlaşmak, paylaşmak varken hala bir şeyler peşindeysen sorgula kendini? Ya birilerinin çıkarlarına hizmet ediyorsun, ya da bu ülkeye ve insanına düşmansın!.Biraz düşün daha kaç yıl yaşayacaksın ki?
Çok zengin olsan da ne olacak? Ne kadarını yiyebileceksin? O elde ettiğin mülklerin ilk sahibini düşündün mü hiç? Yolun nereye kadar! Çoğu zaman soruyorum kendime;
Acaba bizim yetişmemize vesile olanlar bizi nefretle mi yetiştirdiler. Bu kadar kin niye? Neden? Niçin?
“Dava” dediler,
“Hak” dediler,
Gözümüzü kör ettiler.
Çoğunluğumuz, intikamla yanıp tutuşuyor.
Ama sonuçta yine hep bizim gibi fakirlikten kurtulmak için cebelleşen milleti öpüyorlar. Niye?
Çünkü. Biz fanatiğiz. Gözümüz körleşmiş. Bizim lehimize olunca iyi, kötü olunca lan böyle şey mi olur? Haksızlık bu deriz. Aslında
Durum birebir aynıdır ama ne çare!.
Üstüne biraz din, biraz milliyet, biraz Atatürk sosu eklenince tadından yenmiyor. Kinlenmeye taraf olmaya devam! Uyuşturucu almış gibi davranıyoruz. Bir çok insan “devlet bana böyle bir hak vermiş, ben de kullanırım” diyor mu? Demiyor mu?
Sahi
Bu, Hak mı?
Peki çözüm ne?
Bence insan olabilmek.”