Bursa’nın keskin kalemi Çağla Şahin son dönem siyaseti sütunlarına taşıdı. Şahin; “Selam tüm okuyuculara selam olsun düşünceleri değişse de duruşu değişmeyen güvenilir insanlara…
Milattan önce 535 ile 475 yılları arasında Efes’te yaşayan bilge filozof Heraklitos şöyle demiştir:
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Bunu söylerken evrende her şeyin zaman içinde değişime, dönüşüme uğradığını ve değişimin dinamiğini anlatmaktır asıl amacı…
Bu aralar bu söz çok kullanılır oldu. Ama birçoğunun kendince anladığı veya anlaşılmasını istediği gibi…
Özellikle her dönem iktidar olmayı başaran bir kitle tarafından çokça kullanılıyor. Tabii ki her dönem iktidar olmayı başarmış bir siyasi parti yoktur. Zaten bahsettiğim de herhangi bir siyasi parti değil.
Her dönem iktidar olan kitle…
Onlar çok çalışkandırlar!
Çok çalışırlar!
Çok emek verirler!
Sadece alınlarının teriyle değil, yeri geldiğinde ellerini ovuşturmaktan avuçları terler, başlarını onay için habire sallamaktan boyunları terler, öndekinin arkasında durmadan gezmekten ayakları vıcık vıcık terler, zorlayarak gülmekten veya kızıyormuş gibi yapmaktan yüzleri de ter içindedir çoğu zaman.
Ama bu kitleyi herkesten ayıran bir özelliği vardır ki onları bu vasıfları sayesinde tanırız;
“Bunca tere rağmen asla yüzleri kızarmaz” mesleki deformasyon sanırım…
Ayrıca aynı kişilerle dost veya düşman olma potansiyelleri de yine bu güç merkezi uzmanlıklarıyla alakalıdır ve özellikle bunda oldukça profesyoneldirler.
Kazandıkları sözde itibar, bu itibarın getirisi milyoncuklar hep bu terlemelerinin, emeklerinin karşılığıdır.
Etrafıma bakıyorum da, son 20 yıldır muhafazakar siyasete uyan bir kitle vardı. Hatta uymayı bırakın oturdukları yerden iktidardan çok iktidara methiyeler dizerler, nabza göre çeşit çeşit şerbetler verirler. Gerçi 20 yıl öncesinde de o dönemin iktidar partilerine aynısını yapmışlardı, yapıyorlar ve yapacaklar da…
Onlar; kişiler, isimler, dava, ideoloji, yasalar, ülke menfaatleri veya halkın istekleri için çalışmaz çünkü bunlar değişebilir…
Hizmetleri güç merkezinedir ve bu onların tek ilkesidir. Haklarını vermek gerekir ki, oldukça tutarlıdırlar da bu konuda…
Neyse biz yine bu döneme dönersek, 40 yıl ilim yapan alimler bugün yaşasa bu kitleyi ağzı açık dinlerdi herhalde. Fakat son günlerde ne olduysa söylemleri, düşündükleri hatta dış görünüşleri bile yavaş yavaş değişime uğramaya başladı.
Bukalemunlara bile “yuh” dedirten renge göre değiş mantığı yani…
Önceleri şiddetle savunduklarını şimdilerde tedbirli bir eleştiri, yenilere kapı tıklatmalar vs.
Tabii ki bunu samimiyetle idraklarıyla yapanlara saygımız sonsuz. Kaldı ki fikirlerde sabit kalmak, gelişimi reddeden yanlışlarda ısrarcı bir bakış açısıdır.
Fakat buradaki sıkıntı iktidara gelen veya gelme ihtimali olan güç merkezlerini kendi menfaatleri için kullanan kişilerin her dönem iktidarda kalmayı başarmaları ve bizim yine şaşkınlıkla izlememiz…
Bukalemuna boşuna benzetmedim. Bukalemunlar renk değişimleri yanında ayrıca aynı anda bir gözü arkaya, bir gözü öne bakabilme özelliğine sahiptirler.
Tıpkı bu tayfa gibi önümüze bakalım ama arka tarafı da unutmayalım!
Ne zaman lazım olur bilinmez.
Ve iktidara gelen partilere de üzülmemek elde değil. Kimisi kalemiyle, kimisi sinsice gülüşüyle, kimisi sahte itaatkarlığıyla, kimisi laf cambazlığıyla her gelen iktidara sızmayı ve iktidardan daha iktidar olmayı başarır!
Bunları saf dışı etmenin tek çözümü ise yalakalığın ve lakayıtlığın, liyakatın önüne geçmesine engel olabilecek üstün akıllardadır…
Son cümleyi ise Uğur Mumcu’nun bu kitleye yönelik muhteşem tespitiyle noktalamak istiyorum;
“Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.”
Uğur Mumcu’ya ve haktan haklıdan yana olan tüm hakiki itibar sahibi güzel insanlara saygıyla…” dedi.