Eğitim’de Zorlu Süreç!

Eğitim’de Zorlu Süreç!

Köşe yazarımız Ali Yazır, eğitimdeki aksaklıkları yazısına taşıdı. Ali Yazır; “Bugün karneler alınıyor. Öğrencilerimiz için bir yılın çabasının belgesidir karne. Çalışkanlık, tembellik göstergesi veya başarı ve başarısızlığı ölçen midir? Bu konuda kararsızım. 4,4,4 toplam 12 yıl boyunca dirsek çürüten çocuklarımız yaş ,19’a kadar bu süreç devam ediyor. İlk dört yıl Veli kontrollü bir eğitim orta okulda Veli etkisi biraz gevşerken orta öğretime geldiğimizde Neredeyse ortalardan toz olurcasına kayboluyor. Veli hassasiyeti “artık büyüdü ne yapacağını bilir” anlayışına dönüşüyor. Eğitim sistemimiz gençlerimizi ne düzeyde geleceğe hazırlıyor? Sorusunun sistem dizayn edicileri tarafından çözümsüz bırakılması inatla devam etmekte. Son zamanlardaki ülkemizdeki ara eleman sıkıntısı bu çözümsüzlüğün günümüzdeki ispatı olsa gerek! Gencimiz üniversite mezunu ama bir mesleği işi yok. Eğitim aldığı alan dışında ekmek kavgasında olan gençlerin sayısı milyonları çoktan aştı. Bir eğitimci olarak işin içinde olmama rağmen, sıkça farklı sistem uygulamalarının açtığı kaos, gençlerimiz için bir handikap oluşturmakta olduğunu ifade etmeliyim. Zorunlu eğitim şartı nedeniyle, sürekli devamsızlık yapanlar dışında başarıya bakılmaksızın, kitap defterle ilgisi olmadan bir üst sınıfa geçmenin kolay, sınıf tekrarının olmadığı bir eğitim öğretim anlayışını yorumlarınıza bırakıyorum. Devlet okulları ile özel okullar diye bölünmesi, halkımızın çocuklarının sosyal olarak ayrıştığı bir eğitim öğretim döneminin daha sonuna geldik.

Devlet okullarında bürokrat, ekonomik düzeyi yüksek esnaf çocuklarını göremezsiniz. Zengin, parası olan, bürokrat, doktor, mühendis, avukat v.s aile çocukları özel okullarda eğitim alıyor. Fakir, zengin, işçi, çiftçi v.s aileler arasındaki sosyolojik ayrışma, birbirinden soyutlanma dolayısıyla halkımız arasında ayrışma gittikçe büyüyor. Çeşitli Sosyolojik katmanlardaki gençler düzeyindeki ayrıştırma devam ettikçe ülkemizin gireceği bir savaşta ülkesi, bayrağı, birbiri için sırt sırta verip hangi ortak ruhla, mücadelede nasıl kan, can verecek. Problemler o kadar çok ki! Mesela
bir okul müdürü, müdür yardımcısı, kendi okulunda görev yapan öğretmen arkadaşından az maaş alabiliyor. Bugün bir çok okulda müdür yardımcılığı kadroları kadrosuz ve geçici görevlendirme ile doldurulmuş durumda. Yöneticiliğin hiçbir ekonomik ve farklı etkisi ve yetkisi yok. Sadece okulların evrak takibi, yazışma ve fiziki bekçiliğini yapar konumundalar.
Bir öğretmen, belediyelerde çalışan sendikalı bir işçi kadar maaş alamıyor. Sınıf içinde etkin ve yetkinliği maalesef kısıtlı. Kendini, öğretmeni fırçalayacak, hakaret edecek, “senin maaşını ben veriyorum” “üç ay tatil yapıyorsunuz” deme gücü bulan Veli sayısının artması ise bir facia.

Liyakatın geçmediği bir yönetici atama sisteminin, liyakat değil de yandaşlığın teşvik etmesiyle sadakate önem verilir hale getirilmesi, başarı ve idealizm için yeterli inisiyatif alınamamasına neden olarak çözümsüzlüklerin önemli bir sebebi haline gelmiş durumda. Bu liyakatteki yetersizlik, öğrenci – öğretmen arasındaki sorun çözmedeki uyumsuzluğu derinleştiriyor. Bırakın orta okulu liselerde bile okuma yazmada sorunlu bir çok öğrenci var ve buna rağmen sınıfını rahatlıkla geçebilmekte. Değersizleştirmeye devam edilen öğretmenlerin görev yaptığı, yardımcı personelin olmadığı, hijyen bakımından yetersiz okullarımızdan, adab-ı muaşeret kurallarını ciddiye almayan ben bilirimci, canımın istediğini söylerim sana ne? diyen, isimsiz uydurma Cimer şikayetlerini bilgisayar başında, okulunu, Öğretmenini mesnetsiz suçlamaları sıkılmadan yazabilenlerin, soruşturmalarda amaçlarına ulaşması azımsanmayacak sayıda. Öğretmenliği öğretmenden daha çok bilen, şikayetlerde ısrarlı bir veli grubu, azınlık olsalar da huzursuzlukların oluşmasında oldukça etkililer. Belki kimsenin dikkatini çekmeyen bir israfı da dillendirmek isterim. Dönem sonlarındaki kağıt israfı o kadar fazla ki! Dijitalleşen ortamda onaylamalarla bu evrak-ı müsbitelere son verilmeli. Biz öğretmenler her şeye rağmen bir öğrenci de olsa kurtaralım çabasında olmaya ısrarla devam edeceğiz. Çünkü bizler ne olursa olsun ülkemizin geleceğini sırtlanacak gençleri yetiştirmek için varız. Mustafa Kemal Atatürk “Eğitim dir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.” sözü eğitimdeki yol göstericimiz olması arzusuyla. Biz öğretmenler bir harf öğretenin kulu kölesi olurum anlayışında değiliz. Sadece mesleğimize saygı istiyoruz.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?