Hz. Ömer’in adaleti her zaman güncelliğini korur ve örneklerle bu güne atıfta bulunulur. Örnek alınmada ise adaletli olması gereken her insanoğlu nedense hep kulağının üzerine yatar.
Hz. Ömer bir bürokrat atayacağı zaman ilk önce o kişinin göreve gelmeden önceki bütün malını saydırır ve kayıt altına aldırırdı. Görevden sonra da mallarını tekrar gözden geçirir eğer aşırı bir servet birikimi ya da şüpheli bir durum varsa o bürokratın mallarına el koydurup hazineye aktarırdı.
Bugün var mı böyle bir adaletli yönetici?
Yine bir gün;
Hz.Ömer; Vali ya da bürokrat olmayan Ebu Bekre’nin bir kısım mallarına da el koydurmuş ve hazineye aktarmıştı. Ebu Bekre bunu öğrenince itiraz etmiş ve “Ben vali ya da bürokrat değilim. Benim mallarıma neden el koydun ey Ömer!” deyince Hz. Ömer, “Evet sen bürokrat değilsin ama senin kardeşin beytülmâlden sorumlu bürokrattır. O sana borç para veriyor ve sen de bununla ticaret yapıp servet biriktiriyorsun. Eğer kardeşin bu görevde olmasaydı sen bu serveti nasıl biriktirecektin. Senin mallarına da bu yüzden el koydum” demişti. Akraba kayırmacılığını kökünden bitirmek isteyen devletlülerimize hatırlatılır!!!!
Hz. Ömer (r.a.), kamuda akraba kayırmacılığını bir yöneticinin yapabileceği en büyük hainliklerden birisi olarak görmüştür. Kûfe Valiliği için istişare ederken yanındakilerden birisi bu makama Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ı teklif edince, Ömer (r.a.) adama dönüp, “Allah senin canını alsın! Bilmiyor musun ki, kim daha layık biri olduğu halde bir işe akrabasını ve yakınını tayin ederse Allah’a, Rasulüne ve bütün Müslümanlara ihanet etmiş olur” dedi. Bu davranışı örnek alacak devletlüler aranıyor….
Son olarak bir örnek de halkın parasıyla lüks içinde yaşayan yöneticilere verdiği ibretlik cezalardan örnekle konumuzu bitireyim.
Şam’a atadığı valinin kamu malıyla kendisi için özel bir hamam yaptırdığını ve kendisine özel hizmetçiler ve kapıcılar edindiğini duymuştu. Hemen o valiyi Medine’ye çağırttı. Onu kapıda uzun bir süre bekletti. Sonra içeri alıp ona yünden yapılmış kalın bir aba giydirdi. Beytülmâl’e ait tam üç yüz koyun getirtip o valiyi bu koyunların başına verip onları otlatması için çöle gönderdi. Kendisi de arada onun yanına gidiyor, koyunlarla birlikte bir ileri bir geri gönderiyor, kuyudan su çektiriyordu. Bu hal tam üç ay boyunca devam etti. En son makama çağırıp “aklın başına geldi mi” diye sordu. Gereken dersi çıkardığını görünce de onu tekrar görevine iade etti.
Zulme ve haksızlığa uğrayanlara serbetsçe konuşma hakkı verir ve
Hz. Ömer atadığı yöneticilerin halka tepeden bakmasına ve onlara zulmetmesine asla izin vermezdi.
Yanlışlara karşı uyaranları ise sürekli cesaretlendirdi.
Bir adam geldi ve cebinden çıkardığı saçlarını Hz. Ömer’in göğsüne fırlattı. Hz. Ömer “bunlar nedir” diye sorunca adam “Atadığın vali bana haksız yere yirmi kırbaç vurdu ve saçlarımı da traş edip elime verdi.”dedi.
Bunun üzerine Hz ömer (r.a) “Keşke bütün insanlar senin gibi cesur ve tavizsiz olsalar. Vallahi bu bizim için dünyanın bütün ganimetlerinin bizim olmasından daha hayırlıdır.” dedi ve o valiye bir mektup yazdı. “Şayet bu adamın dedikleri doğruysa ben de sana aynısını yapacağım. Bu adamı sana gönderiyorum. Eğer sen bunu bu adama insanların gözü önünde yaptıysan bu adam da sana bunu aynı insanların gözü önünde yapacak. Yok gizli bir yerde yaptıysan bu adamı aynı yere götür sana orada aynısını yapacak ve kısas uygulanacak” dedi.
Allah Hz. Ömer’den (r.a) razı olsun.
Burada anlatılan örnekleri daha fazlasıyla Prof. Dr. Ali Muhammed Sallabi’nin Hz. Ömer kitabında bulabilirsiniz.
Hz. Ömer gibi adalet uygulayıcısı olabilme niyetinde olanlara selam olsun.