Diyojen (Diogenes), M.Ö. 412 – M.Ö. 323 yılları arasında yaşayan, kendine yetme ve sadelik ilkelerine dayanan Kinik yaşam biçiminin öncülerinden Sinop’lu çileci düşünürdür. Sinop’tan sonra Atina’ya giden filozof, gelenekçiliğe karşı tavır almış, her tür yerleşik kuralın insanın doğallığına aykırı düştüğüne inandığı için toplumun tüm yerleşik kurallarına karşı çıkmayı, inanışların çoğunun boş olduğunu göstermeyi, insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine çağırmayı amaçlamıştır.
Sinop’ta doğduğu söylenen ünlü düşünür Diyojen, Kinizm adı verilen felsefenin savunucularındandı. Kinizm’e göre erdem ,bu dünyadaki her şeyden üstündür ve bu felsefede esas olan insanın nefsine hâkim olmasıdır.
İşte tam da bu felsefenin kendine göre olduğunu düşünen Diyojen, bir fıçının içinde yaşamaya başlamış. Yalın ayak, mutlu biçimde dolaşan Diyojen’in yediği tek şey de bayat ekmekmiş. Tek mal varlığı da tahta su çanağı olan filozof, bir gün eliyle su içen bir çocuğu izleyip tahta çanağını da fırlatıp atmış.
Etraftaki ahali onun bu haline alışmış ve sık sık onunla söyleşmek için yanına gidermiş. Diyojen’in konuştuğu ender anlardan birinde ona, ‘Sence akıllı adam, nereden belli olur?’ diye sormuşlar. Diyojen ‘Tabii ki konuşmasından.’ demiş. ‘Peki, adam hiç konuşmazsa?’ demişler. Diyojen de, “O kadar akıllısına rastlamadım henüz. “diye yanıt vermiş.
Ona göre çok ve boş konuşmak kadar kötü bir şey yokmuş. Çok dinlemek için iki kulağımızın ve az konuşmak için bir ağzımızın olduğunu da her zaman vurgulamış.
Atalarımız da susmanın, dinlemenin konuşmaktan daha erdemli bir davranış olduğunu çeşitli biçimlerle dile getirmişlerdir. ” Söz gümüşse sükût altındır” sözüyle az konuşmanın önemine vurgu yapmışlardır. ” Boş teneke çok ses çıkarır ” sözüyle de çok konuşanların, özellikle yüksek sesle konuşanların boş konuştuklarını , belirtmişlerdir.
Ünlü halk ozanımız Karacaoğlan da “Dinle Sana Bir Nasihat Edeyim” şiiriyle çok konuşanlara bir öğütte bulunmuştur.
Dinle, sana bir nasihat edeyim,
Hatırdan, gönülden geçici olma.
Yiğidin başına bir iş gelince,
Sırrını ellere açıcı olma.
Mecliste arif ol, kelâmı dinle,
El iki söylerse, sen birin söyle.
Elinden geldikçe iyilik eyle,
Hatıra dokunup yıkıcı olma
El ariftir, yoklar senin bendini,
Dağıtırlar tuzağını, fendini.
Alçaklarda otur, gözet kendini,
Katı yükseklerden uçucu olma.
Muradım nasihat, bunu söylemek,
Size layık olan, onu dinlemek.
Sev seni seveni, zay’etme emek,
Sevenin sözünden geçici olma.
(Karacaoğlan)
Demek ki neymiş? Atalarımızın sözünü dinlemek, öğüdüne uymak gerekiyormuş. Biz yine Diyojen ile sürdürelim yazımızı.
GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM
Günlerden bir gün Diyojen, sepetinde güneşlenirken, onun namını çok uzak diyarlardan duyan, tarihin en başarılı savaşçılarından biri Büyük İskender yanına gelmiş. Fakat sepetteki Diyojen’den hiçbir kıpırdama yokmuş; aksine Diyojen yerine daha çok yerleşip güneşi içinde hissetmeye çalışıyormuş.
Makedonya’dan Hindistan’a kadar büyük bir İmparatorluk kuran Büyük İskender, bu duruma çok bozulmuş. Diyojen’in başına gelip dikilmiş. İstediği her şeyi yapabileceğini, büyük bir imparator olduğunu göstermek için Diyojen’e, ‘Dile benden ne dilersen?’ demiş. Işıktan zor araladığı gözleriyle İskender’e şöyle bir bakan Diyojen, ‘Gölge etme başka ihsan istemem’ diyerek imparatoru red etmiş.
İskender, çok kızmakla birlikte ona bu davranışının sebebini sormuş. Diyojen, ‘Ben nefsimi kendime esir ettim, onun tüm isteklerini çiğnedim. Ama sen ise servetin, saltanatın yani nefsinin istekleri ardında koşuyorsun. Sen nefsinin kölesisin, bana ne yardımın olabilir ki?’ diyerek Büyük İskender’i şaşırtmış.
Bizim de bizi yönetenlerden istediğimiz , adalet, hukuk, demokrasi vb. konularda gölge etmemeleridir.
GURUR VE KİBİR KİMSEYİ YÜCELTMEZ. AKSİNE KÜÇÜLTÜR.
Günler bu tür olaylarla geçip giderken bir gün, dar bir sokakta Diyojen’in karşına zengin, kibirli başka bir adam çıkmış. Sokakta ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değilmiş. Gururlu ve kibirli zengin, hor gördüğü Diyojen’e tiksinerek bakarak, ‘Ben bir serseriye yol vermem.’ demiş. Diyojen ise kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı vermiş, ‘Ben veririm!’
Diyojen bu tür öyküleri ve savunduğu felsefesiyle herkesin içinde mutlu olmak için gerekli her şeyin barındığını anlatmaya çalışmış. Gerçek mutluluğun paraya, itibara ve maddesel her şeye bağımlılıkla asla mümkün olmadığını, çünkü dünyadaki en önemli şeyin özgür olmak olduğunu dilinden hiç düşürmemiş. Bu nedenle gittiği Atina sokaklarında elinde fenerle, ‘Adam arıyorum adam!’ diye dolanmış durmuş.
Adam olmak nedir? Adamlık nedir? sorularına en güzel , en görkemli yanıtı Ulu önderimiz vermiştir. Başka bir tanıma , başka bir söze gerek yoktur.
Laiklik, Adam Olmaktır”
İlk mecliste bir gün laiklik konusu tartışılıyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa ,o gün meclise başkanlık ediyordu
Meclisin tanınmış din alimlerinden bir vatandaş kürsüye geldi.
Alaycı bir tavırla: ”Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor. Afedersiniz ben bu laikliğin anlamını bilmiyorum, nedir bu laiklik ? ”
diye söze başlarken başkanlık makamında bulunan Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak;
”Adam olmaktır Hocam, adam olmak! ” diyerek Hoca Efendi’nin sorusunu yanıtlamıştır.
Sokaklarda adam aramaya gerek duyulmayacak günlerin gelmesi dileği ve özlemiyle sağlıklı günler herkese.