ATMANIN SAĞLIĞA ZARARI YOKTUR

ATMANIN SAĞLIĞA ZARARI YOKTUR

Atmak, dilimizde hem eylem hem de eylem adı olarak kullanılır. Gerçek ve mecaz anlamının yanında yan anlamları da barındırır içinde.
Önce gerçek anlamına bir bakalım. İlk anlamı, “bir cismi herhangi bir yöne ya da belli bir yöne doğru fırlatmak”tır. Taş atmak, ok atmak usumuza hemen geliveren tanımlardır.
İkinci anlamı ise “bir şeyi yere doğru bırakmak” olarak tanımlanabilir. Şu sıralar sıkça karşılaşırız bu durumla. Pek çok kez duyarız buna uygun anlatımları. “Uçaktan sivillerin üzerine bomba attılar.” gibi.

Günümüzde en çok kullanılan anlamı mecaz anlamıdır: Kendi de bilmediği halde bilmeyen insanların yanında bir konuda biliyormuş gibi davranmak; bilgiçce sözler söylemektir. Böyle davranışları en çok siyasetçilerde ya da yöneticilerde görürüz. Somut bir örnek vererek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayalım.

Birkaç gün önce yeni normalleşmenin yeni yatırım tasarımları, geleceğe ilişkin umutlar içeren ekonomik paket açıklandı. Şimdi çok yanlış biçimde kullanılan , örnekliyorum anlamına gelen “atıyorum” diyerek bol keseden atmaları dinledik.

Faizler inince dolar , avro düşecek, Türk Lirası dolar kazanacaktı. Dolar , avro düşünce yatırımlar artacak, işsizlik azalacaktı. Oysa tam tersi gelişmelere tanık olduk. Enflasyon arttı, yükseldikçe yükseldi. Yetkililer ne denli düşük gösterse de (% 11) çarşı ve pazardaki enflasyon (%40) yetkilileri yalanladı. Halkın cebindeki paranın suyu çekti. Halkın alım gücü azaldı.

TL, dolar ve avro karşısında kar gibi eridi. Yatırımlar azaldı, işsizlik, yoksulluk arttı. Ekonomiden sorumlu bilirkişi ” döviz kurları beni ilgilendirmiyor” diyerek topu taca attı. Bu söylemin adına palavra atmak da denilebilir.

Yurttaşlarımız, çarşı ve pazarda elini cebine atamaz oldu. Ama hapishanedeki yurttaşlarımız volta atmayı, alım gücü azalan insanımız kendi ürettiği rakılarla tek atmayı sürdürdü. Siyasetçilerimiz, siyasal partilerimiz, halkın derdine derman olmak, sorunlarına çözüm bulmak için hiçbir konuya el atmadılar. Kendilerini serin ve mavi sulara bırakmış yüzücüler gibi kulaç atmayı sürdürdüler. Gerek üst düzey yöneticiler, gerekse onlara yanıt verme yarışına giren siyasal partilerin sözcüleri çözüm üretme yerine birbirleriyle aşık atıyorlar; söz yarışına giriyorlar. Atıp tutmada hiçbirinin öbüründen aşağı kalır yanı yok. Birbirleri hakkında ileri geri konuşuyorlar. Atıyorlar ama attığını vuran kimse yok. Hepsi karavana atıyor. Hiçbirinin söylediklerinde elle tutulur somut bir öneri yok. Tümünün söylediklerini çöpe atsak yeridir.

Arada bir yön değiştirenlere, düşüncelerinden vaz geçenlere de rastlamak olası. Bunlar , makas atarak trafiği tehlikeye atan sürücüler gibi demokrasimizi de tehlikeye atıyorlar. Makas atmak, onlar için bir beceri, bir yetenek sanılıyor. Oysa hem kendilerini hem de ülkemizi ateşe attıklarının ayırdında değiller. Sağlık Bakanımız, ” Her vaka hasta değildir” diyerek yeni bir tartışma başlatarak makas değiştirmiş oldu.

Geçenlerde Gaziantep’te üçyüz fabrikanın açılışı yapıldı. Görkemli törenler düzenlendi. Açılış tüm TV’lerde canlı yayınla halkımıza duyuruldu. Çok geçmeden hemen ertesi gün, açılışla ilgili söylentiler ortaya çıktı. Dilin kemiği yok. Kimisi açılan fabrikaların (45) kırkbeş yıldan bu yana çalışır durumda olduğunu ve üretim yaptığını söyledi. Kimileri bunların fabrika değil ( berber, kuaför vb.) küçük işyerleri olduğunu söyledi. Burada hemen usumuza geliveren” Atma arkadaş, din kardeşiyiz” atasözümüz oldu.
Bu söylediklerinin yalan ya da abartma olduğunun farkındayız kafadan atma, anlamında külhanbeyi sözünü anımsamış olduk.

Siyasetçilerimiz, birbirlerine üstü kapalı iğneleyici, dokunaklı sözler söylemeyi , dokundurmayı da pek severler. Taş atmak deyimi sanki siyasetçilerimiz için söylenmiştir. Halk yazınımızda ” taşlama ” türü de beğenilmeyen işleri eleştirmek için yaratılmıştır.

Tüm bunların içinde en kötüsü ise iftira atmaktır. Bir kimseye, gerçek olmayan, aslı astarı bulunmayan olumsuz bir durumu , bir suçu bilerek ve isteyerek yüklemektir. Kara çalmaktır. Böylelikle karşı tarafı toplum nazarında küçük düşürmek, zor durumda bırakmaktır. Sonunda bundan bir çıkar, bir yarar sağlamaktır.

Ne yapalım: Yıllardır bu söylenenlere , bizi yönetenlere halkımız alıştı. Beğenilmeyen, sevilmeyen yanları çok olmasına, eleştirilecek pek çok yönleri olmasına karşın yerlerine yenileri bulunamadığı ; seçenek oluşturulmadığı için vazgeçilemiyorlar. Böyleleri için en uygun düşen atasözümüz :
Atsan atılmaz, satsan satılmaz:

Yüzyılların süzgecinden geçmiş bunca deneyimleri en kısa ve en özlü biçimde anlatan atasözlerimiz ve deyimlerimiz, bizlere gerekli dersleri çıkarmamız için yol gösterici oluyorlar. Bize düşen gerekli dersleri çıkarmaktır.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?