Yas Tutma Lüksümüz Yok

Yas Tutma Lüksümüz Yok

Kadın Meclisi Bursa Temsilcisi Cemile Boncuk kadın cinayetleri ve Kadın Meclislerinin kadınlarla ilgili yapmakta olduğu mücadeleler hakkında konuştu.

2019 yılının en fazla kadın cinayetinin yaşandığı yıl olduğunu söyleyen Cemile Boncuk ‘’2019’da 474 kadınımızı kaybettik. Bunlar tabi kayıt altına alınabilenler. 2019’da daha çok ve aynı zamanda daha sert kayıplar verdik. 474 kadının şimdiye kadar hiç görülmemiş içerikte öldürülmelerine tanık olduğumuz bir yıl oldu ne yazık ki. Öncesinde 45 kez koruma talebinde bulunup bir türlü bu korumayı alamayıp sosyal medyadan ‘ölmek istemiyorum’ şeklinde duyuru yapan bir arkadaşımız şu anda yaşıyor. O durunun ardından hemen katkı verip yanında olmaya çalıştık. Sosyal medya duyurusu, kendisinin yanına gitmek, avukat tutmak, şikayet süreçleri, hukuki süreçlerin bütününe dahil olmak ve takibi anlamında da, böyle olunca faile kelepçe takıldı ve arkadaşımız güvende. Bunu da yaşamış oluyoruz.

Bu da bizim mücadelemizin bir parçası. Ama aynı talepte bulunmasına rağmen ne yazık ki yaşamını kaybeden kadınlarımız da var. Hemen ailelerle iletişime geçiyoruz. Çünkü ortada bir cinayet var, aile bireylerinden birinin kaybı var. Onların acılarını da paylaşma noktasında varız. Sonrasında davaların açılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Davalar %99 açılıyor. Bu süreçte de hukuki desteği sağlamaya çalışıyoruz. Biz sadece faili yakalanan veya hukuki sürece dahil olup failin yakalandığı ve sonrasındaki normal hukuki akışı sağlayıp o mahkemeleri dolduranlar, o davalara müdahil olanlar değiliz. Bir de aynı zamanda hukuken üstü kapatılmış, gerçeğe ulaşılmamış, faillerin almaları gereken cezaları almadıkları durumlara da müdahil oluyoruz ve çözüyoruz. Şule Çet bunun en büyük örneğidir. Her kentte bu cinayetler işlendiği için örgütlenmeyi her kentte var etmek gerekiyor. Aynı zamanda üniversitelerde de örgütlenmeyi var etmek gerekiyor. 45’e yakın ilde örgütlenmemiz tamamlandı. Yas tutma lüksümüz bile yok. Gerçekten çözülmesi gereken çok meselemiz var.

Ve çözebilecek bir ülke iken biz bunları yaşıyoruz. Çok sorunumuz var, bir noktadan başlamamız gerekiyorsa bizim önceliğimiz çocuklar ve kadınlar. En çok mağlubiyetin olduğu yerden başladık. Türkiye 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ne imza attı. Avrupa Konseyi tarafından aile içi şiddeti önleme adına bu sözleşme İstanbul’da atıldığı için adı da İstanbul Sözleşmesi olarak kaldı. Ve 6284 dediğimiz yasayı da çıkarabildi. Bunlar çok güzel gelişmelerdi bundan sonra her şey daha güzel olacak demiştik. Ama atladığımız bir şey vardı. Yasayı çıkarmakla yasayı uygulamak aynı anlama gelmiyordu. Bugün verdiğimiz mücadelenin kilit noktası yasanın uygulanmasını sağlamak. Mahkemelerde faille aramızda üç aşamalı bir güvenlik çemberi var. Bunlara koruyucu olarak kolluk kuvvetlerimiz de dahil.

İlk girdiğim mahkemede biz bu korumayı kadınlar için sağlayabilirsek burada ne işimiz var diye düşünmüştüm. Bu toplum daha güzel şeyleri hak ediyor. 2008 ile 2019 yılları arasında 2011 yılı en düşük kadın cinayetinin işlendiği yıldır. Çünkü 2011 yılında 6284 sayılı yasa çıkarıldı. Yani yasanın çıkması bile kadın cinayetlerinin azalmasını sağlıyor. Eğitimle ilgili çok büyük sorunumuz var. Bir örnek vereceğim. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yaptığı bir proje vardı. Çocuklara yönelik gelecekle ilgili, uzay araştırmalarıyla ilgili bir akademik çalışma vardı. Erkek çocukları dahil olacak diye not düşmüşlerdi. Böyle bir eğitim sistemimiz var. Bunu kınıyoruz. Biz İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulansın diye her seferinde bunun mücadelesini veriyoruz. Hiç kimsenin bir başka insanın canını almasına hiçbir şey neden olamaz. Dolayısıyla kravat takınca indirim alan, önünü ilikleyince indirim alan, ‘tahrik edildim’ deyince indirim alan, ‘o zaten sosyal medyada başka erkeklerle yazışıyordu’ diye deyip indirim alan örnekler olduğu sürece indirim talepleriyle ilgili içerikler de ilginçleşiyor ve can sıkıcı oluyor. Biz de bu indirimleri almamaları için mücadele ediyoruz. Yasanın koruyuculuk ve caydırıcılık niteliğini tam anlamıyla yerine getirmesi gerekiyor. ‘’ ifadelerini kullandı.

Kadın Cinayetleri Tüm Dünyayı İlgilendiren Bir Sorun

Cemile Boncuk ‘’Özellikle tecavüze, tacize uğramış genç kadınlarımız, kızlarımız, çocuklarımızın psikolojik desteğe ihtiyaçları çok yüksek boyutta. Bu alanı da koordine etmek ve bu bireylerin içinde bulundukları ağır travmaları geçirmeleri anlamında psikolojik destekler çok önemli. Kadın cinayetleri, tecavüzler genel anlamda bir toplumsal sorun. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada olan bir sorun. Tüm dünyada olunca tüm dünyadaki sistemle ilgili bir sorun var demektir. Yani durup dururken bu olaylar olmuyor. Bunların nedenleri var, bunların ortaya koyulmasında hesapları, kitapları olanlar var. Bütün bunların hepsine çözüm bulma şansımız yok. Tüm dünyada her şeye rağmen kadınlar sürekli öldürülüyor. Sürekli kadınlar eşitsizlikle yaşamak zorunda kalıyor.

Bu durum sadece kadınlara özgü değil, çocuklarımız da bu korkunç durumdan payına düşeni alıyor. Toplumu oluşturan, toplumu var eden kadının ve geleceğimiz demek olan çocuklarımızı korumadığımız sürece başka bir şeyi de konuşmaya gerek yok. Ama bütünüyle eşitsizliklerin çözülmesi konusundaki tarafımız nettir. 2019 yerel seçimlerinde AKP’nin 1224 Belediye Başkanı adayından sadece 24’ü kadınmış. CHP’nin 842 Belediye Başkanı adayından sadece 44’ü kadın. HDP’de 290 Belediye Başkanı adayından 145’i kadın. Bunların daha fazla olması gerekiyor. Ancak Y kuşağı ve Alfa kuşağının böyle sorunları yok. Böyle bakmıyorlar. Toplumdaki cinsiyet eşitliğini bile çözmeniz yetmiyor. Bu anlamda da eşitliği sağlamazsak öldürme hakkını, indirim hakkını kendinde gören, ısrar eden bu eril düzeni yıkma şansımız var ama daha büyük ve daha büyük bir mücadele ile var. Örgütlenmemizi yatay düzeyde tutuyoruz. Başka alanlara kaymıyoruz. Çünkü burada yeterince büyük bir mücadele alanı var. Çağrılarımızı sürekli ‘Gelin, kadın meclislerine dahil olun’ ve ‘Asla yalnız yürümeyeceksiniz’ şeklinde yapıyoruz. Toplum olarak birçok konuda sınırlarda yaşıyoruz. Zaten ekonomik sorunlarımız var, sosyal sorunlarımız var, örgütlenme meselemiz var, gelir dağılımı sorunumuz var, fırsat eşitsizliği sorunumuz var, sağlık sorunumuz var.

Her yurttaşın tiyatroya, sinemaya gitme hakkı var. Her yurttaş iyi filmler izleyebilmeli, kendini ifade edebileceği bir sanatla ilgilenebilmeli.  Ya da her yurttaş en azından akşam evinde oturduğunda kitap okuyabilmeli. Ama yurttaş o kitabı okumak yerine dizileri izleyip, o dizilerde dönen entrikaları, oradaki fırsat eşitsizliklerini yaratan eylemsellikleri önemseyip bunun arkasından hezeyanlarla yaşamayı seçmesini engellemek de devletin görevidir. Yasanın çıkarıldığı yılda en düşük kadın cinayetleri işlendiği gibi bir veri varsa elimizde ve bu uygulansın diye bir araya gelebilmişsek eğer, ama ekonomik gidişata sağlıklı müdahaleler olması gerektiği gibi gelirin adil dağıtılması ve ülkenin tüketim yerine üretim ekonomisine geçmesi gerekiyor. Kamu görevi olan kişinin ‘Kadınlar çalıştığı için erkekler işsiz kalıyor dediği noktada sizin barışı sağlamanız zorlaşıyor. Ya da herhangi bir üniversitedeki bir görevlinin ‘9 yaşındaki çocukların evliliğine izin vermezseniz Rahmetullah size böyle cezalar verir’ diye depremi adres gösterebilmesinin ardından öğrencilerin kendisinin dersine girmemesi, onu akademisyen olarak görmemesi. İşte bu mücadeleler çok önemli.

O yüzden yas tutma lüksümüz yok. Vereceğimiz çok büyük mücadeleler var. Öldürülen kadınların çoğunluğu kendi hayatları konusunda kararlar alma nedeniyle öldürülüyor. Dolayısıyla çalışmak istediği, kendi yaşam tarzına sahip olmak istediği, eşitlik istediği için öldürülüyor ve biz bu anlamda İstanbul Sözleşmesi imzalandığında, 6284’ün adı anıldığında bile kadın cinayetlerinde azalmayı sağlamıştık. Son dönemde meydanları dolduran kadınlar sayesinde çıkarılan genelgelerle kadın cinayetlerine dair yapılan açıklamalar sonrasında kadın cinayetlerinin azaldığını gördük. Kadın cinayetleri azalabiliyorsa durdurulabilir de. Dolayısıyla sonuna kadar gideceğimiz nokta 6284 ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını sağlamak. Kadınların ölümü maalesef araştırmaya değer bile görülmüyor. Savcılar, polisler zaman zaman görevini yapmıyor. Hiçbir şiddet karanlıkta kalmayacak, şüpheli ölümlerin tamamı aydınlığa çıkana kadar vazgeçmeyeceğiz. Adalet toplumun tüm kesimlerine gerekiyor. Çünkü toplum için adalet sağlanmazsa kadınlar için de sağlanmaz. Kadınlar için mücadele ettiğimiz gibi toplumun tüm kesimleri için adaleti istiyoruz. Çocuk istismarlarının üzerleri çok seri bir şekilde örtülmeye çalışılıyor. Bunun da mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Çünkü biz çocukların gülmesini, oynamasını istiyoruz. İşsizliğe, sendikasızlığa, emeğimizin yok sayılmasına karşı ekonomik eşitsizliğe de izin vermeyeceğiz. Kendi ayakları üzerinde durmak isteyen, okumak, çalışmak isteyen, kendi hayatını kurmak isteyen, özellikle üniversitelerdeki genç kadınlarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz.’’ dedi.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?