“Türkiye Cumhuriyeti Büyük Ütopyası Köy Enstitüleri Seksen Yaşında” 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na günler kala Köy Enstitülüler 80’ci yılını kutluyor. Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Bursa Şube Başkanı Jülide Akköprü 80’ninci yıl dolayısı ile yaptığı açıklamada; “Coronavirüs Tedbir Kapsamında yapmayı planladığımız toplu etkinlikleri iptal ettik. Öncelikle tüm Bursalılara sağlık diliyorum. 29 Ekim 1923’te kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti aydınlanmasının bir ütopyası vardı: Köy Enstitüleri. 17 Nisan 1940’ta bir yasayla kurulan Köy Enstitüleri, 1930’lu yıllarda Eğitmen Kurslarıyla başlayan, 1937’de Köy Öğretmen Okulları olarak kurumlaşan devrimci, aydınlanmacı bir uygarlaşma ve özgürleşme destanıydı… Bir masal, hiç yaşanmamış ve asla yaşanamayacak bir hayal değil, bu topraklarda on yıllık devasa bir deneyimi yaratarak gerçekleşen ütopyaydı.” Dedi.
“Köy Enstitüleri Anadolu’dur”
Akköprü; “Öğrencilerin tüm gereksinimlerini üreterek karşıladıkları, tarlada kazma, kürek, çapa; yapıcılıkta mala, çekiç, hızar tutan ellerin, aynı zamanda piyano tuşlarında, keman tellerinde, tuval üzerinde gezinmesi veya bir graniti heykele dönüştürmesi bir gerçekti. Programın eksiksiz uygulanmasıyla yalnızca on yıl süren bir deneyimdi Köy Enstitüleri. 97 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 80 yıldır konuşulan, eğitimde, sosyal yaşamda aşılamayan bu on yıllık aydınlanma deneyiminin yarattığı ekonomik, sosyal ve politik yenilenmenin önemini bugün daha iyi bilince çıkarabiliyoruz.
Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940 yılında kurulan, 1946 yılında yolundan saptırılan ve 1954 yılında kapatılan özgün, aşılamayan Cumhuriyeti’mizin yüz akı, UNESCO tarafından tüm dünyaya örnek eğitim modeli olarak önerilmiş bir özgürleşme ve örgütlenme eylemidir. Köy Enstitüleri, Anadolu halk kültürü ile evrensel bilgi ve estetiğin harman edilerek kültürler arasında kurulmaya başlanmış bir köprüdür; Köy Enstitüleri, yarım kalmış Anadolu Rönesansı’dır; Köy Enstitüleri, dalından daha ham iken koparılmış dünyanın en değerli kültür, eğitim ve özgürlük meyvesidir.” Dedi.
“Köy Enstitüleri Sosyal Devrimin İl Adımıdır”
Akköprü; “Köy Enstitüleri, emperyalist işgalcileri topraklarından kovan ve ezilen halklara ulusal kurtuluş yolunu açarak uluslarası sömürge zincirinin kırılmasını sağlayan yoksul emekçi halkımızın sosyal kurtuluşa uzanan elleridir. Köy Enstitüleri; yoksulluğun, açlığın, salgın hastalıkların, bilgisizliğin pençesindeki Anadolu için bir uygarlık ve değişim tasarımı; sosyal devrim adımıdır. Köy Enstitüleri; eşitlikçi, demokratik, laik, bilimsel, üretici eğitimin, kişilik eğitimi ve demokrasi temelli eğitim anlayışının adıdır. Köy Enstitüleri; yalnızca “köyün canlandırılması” için öğretmen yetiştiren bir eğitim modeli veya köy kalkınma girişimi değil, topraksız köylünün köleliğine, yoksulluğa, eşitsizliğe, imparatorluk kalıntısı güçlerin baskı ve zorbalığına karşı ayağa kalkan, ilerici devrimci toplumsal değişiminin, yenilenmenin dinamiğidir. Köy Enstitüleri; çoban adayı 17 bin 341 köy çocuğundan, bilinçli bir aydın, gerçek bir Cumhuriyet öğretmeni ve köy sağlık memuru yaratan devrimci kurumun adıdır.” Dedi.
“Kurucularımızı Saygı İle Anıyoruz”
Akköprü; “Özünde Köy Enstitüleri, bir özgürleşme eylemidir, genç Türkiye Cumhuriyetinin 1940 yılında gerçek kılmayı amaçladığı büyük ütopyasıdır. 80 yıl önce Köy Enstitüsünde parlayan aydınlanma ışığı, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin (YKKED) büyük imecesinde geleceğimizi yönlendirmeyi sürdürüyor. 80. yılında Köy Enstitüsü imecesinin yaratılmasının yolunu açan büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun efsane Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’yi saygıyla anıyoruz. Köy Enstitülerinin kurulmasında büyük emek harcamış olan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü, Milli Eğitim Bakanları Saffet Arıkan ve Hasan-Âli Yücel’ü saygıyla anıyoruz. Köy Enstitülerinin kuramcısı ve uygulayıcısı, adını dünya eğitim tarihine altın harflerle kazıyan devrim eğitimcisi İsmail Hakkı Tonguç’u saygıyla selamlıyoruz. 80. yılında Köy Enstitülerinin yarattığı devrimci, ilerici değerleri daha da ileriye taşımak, kurtuluşun ve yeniden kuruluşun kaldıracı yapmak için imecemiz sürüyor. Yeni bir düzenin kurulacağı bu salgın günlerinde dillendiriliyor. Bu düzen içinde Köy Enstitülerinin; Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluş kodlarının olduğu ve yakın gelecekte ancak öz değerlerimize sahip çıkılarak medeniyet, ilim, bilim, teknoloji alanlarında yol alacağımız unutulmamalıdır. Bu vesile ile tüm Bursalılara tekrar sağlıklı günler diliyorum” dedi.
Köy Enstitüleri Hakkında Emekli Öğretmen ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Derneği Üyemiz Nüzhet Tan’ın bilgilendirici yazısı; “17 Nisan.80 yıl önce 1940 yılında, yani İkinci Dünya Savaşının en amansız biçimde sürdüğü dönemde Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinde devrim niteliğinde bir yasa kabul edildi.Köy Enstitülerinin kuruluş yasasıdır bu. Cumhuriyetin ilanı henüz 17. yılını doldurmuştur. Devlet tüm köylerini okula kavuşturmak, nüfusun %80’inin yaşadığı köylerdeki yurttaşlarını eğitimin ışığıyla tanıştırmak istemektedir. Kurulacak Köy Enstitülerine yalnız köy çocukları alınacaktır. Yurdun her tarafında kampüs biçiminde kurulacak bu okullarda öğrenciler hem teori öğrenecek hem de öğrendiklerini pratikte de uygulayacaklardı.
Okul binaları bile dayanışma ile,imece usulüyle yapılacaktı. Öğrencilerin kişisel yetenekleri de değerlendirilecek, kafa, kol ve el koordineli bir kompozisyon oluşturacaktı. Toplumda,özellikle kırsal kesimde kadın erkek ayrımı yoktu. Uygar toplumlarda da bu böyleydi.O nedenle Köy Enstitülerinde de kız erkek ayrımı yapılmadan bir ailenin bireyleri gibi kardeşçe eğitim alınacaktı. Öyle de oldu.Yurdun her tarafında okulun bulunduğu bölgenin coğrafi özellikleri de dikkate alınarak imece usulüyle 21 Köy Enstitüsü kuruldu. Başta Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel olmak üzere onun getirdiği ve tüm Köy Enstitülülerin “Tonguç Baba” dedikleri İsmail Hakkı Tonguç ‘un genel müdürlüğünde özverili müdür ve öğretmen kadroları oluşturuldu.
Çalışmalar öyle bir imece anlayışıyla sürdürüldü ki her binanın her tuğlasında öğrencinin, öğretmenin, enstitü müdürünün hattâ ve hattâ genel müdürün emeği ve alın teri vardır. 40 binin üzerinde yerleşim yerinin bulunduğu Anadolu köyleri son derece yoksul, perişan ve ilkel durumdaydı. Selçuklu dönemi dahil Osmanlı döneminde de Türk köylüsü hakir görülmüştür. Devletin hiç bir katında görev verilmemiştir.Ne paşa,ne vezir ne vali ne kadı ne de kâtip yapılmıştır. İlk iki Osmanlı Padişahı hariç hiç bir padişahın annesi Türk değildir.O dönemdeki yazan, çizen bir avuç insanla ulema takımının da Türkleri hor ve hakir gören ifadeleri vardır. Türk devletinde ilk kez Türk’e değer veren, onu devlet katmanlarında görevlendiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
“Bir Türk dünyaya bedeldir. Türk milletinin hakiki efendisi köylüdür.” gibi özdeyişleriyle Türk insanını da diğer insanlar gibi onurlu kılmıştır. İşte,Köy Enstitüleri bu inancın ürünleridir. Bu inanç ve hedefle kurulan Köy Enstitüleri var oldukları 14 yıl boyunca Türk yaşamında önemli değişikliklere yol açtılar. Milli değerleri koruyup geliştirmenin, sevip sevdirmenin yanı sıra evrensel kültür ve değerleri de tanıyıp benimsediler. Türk’ü dünyaya eşitlemenin öncüsü, lokomotifi oldular. Köy Enstitülülerden sadece öğretmen değil onlarca yazar, çizer, müzisyen, sanatçı, ziraatçı, teknisyen, akademisyen çıktı. En önemli özelliklerinden biri de çok okumalarıydı. Öyle ki her Köy Enstitülü öğrenci 45 günlük yaz tatillerinde bile belli sayıda yerli ve yabancı yazarlardan kitap okumak ve bunların özetlerini çıkarmak zorundaydılar.Evrensel kültür böyle tanınacaktı .
Türkiye’de “Anadolu Rönesansı ” gerçekleşiyordu. Bu arada İkinci Dünya Savaşı 1945 yılında sona ermiş Türkiyeyi savaşa sokamamış Amerika Birleşik Devletleri ve onun Avrupalı müttefikleri ulaşamadıkları emperyalist düşüncelerini kültürel ve ekonomik anlamda eyleme geçirmeye çalıştılar. Önce tek parti yönetimi içinde kendilerine yandaş saptadılar. Çok partili sisteme geçtik zamansız. Parti içi gerici kadroların baskısıyla çok çok başarılı Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel görevden alındı. Yerine Köy Enstitüsü ve yenileşme karşıtı Reşat Şemsettin Sirer bakan yapıldı. Yeni bakan Köy Enstitüleri fikir babası ve banisi İsmail Hakkı Tonguç’u genel müdürlükten uzaklaştırıp önce Köy Enstitüleri programında değişiklikler yaparak teorik ve kültürel derslere ağırlık verdi.
Sonra kızları erkeklerden ayırarak kız ve erkek köy enstitüleri oluşturdu. Arkasından çok partili dönemde ve Demokrat Parti yönetimindeyken toprak ağalarının zorlamasıyla 1954 yılında çıkarılan bir kanunla Köy Enstitüleri kapatılıp bu okullar 6 sınıflı İlköğretmen Okullarına dönüştürüldü. Bence buradaki en büyük değişiklik köy çocuklarının önünün kesilmesidir. Zira değişiklikle il ve ilçe okullarından da öğrenci alımı yapılacaktı. Böylelikle tek öğretmenli köy okullarının önü büyük ölçüde kesilmiş oldu. Sonraki yıllarda da köyde öğretmen istihdam etmek son derece güçleştiği içindir ki taşımalı eğitimle köy çocukları kasaba ve şehirlere taşındı ve köy okullarının çoğu kapatıldı. Köyler yalnızlaştırıldı.Köylü çözümü kente göçmekte buldu.Kent varoşları şişip niteliksiz,işsiz; ya da ucuz iş gücü artarken köy arazileri boş kaldı,hayvancılık bitme noktasına geldi.
Uzatmayayım. 17 Nisan 2020.Köy Enstitülerinin kuruluşu üzerinden 80 yıl, kapatılmasının üzerinden de 66 yıl geçmiş. Bugün yurtseverler ve bilinçli aydınlar halâ o okulların işlevsel özlemiyle yaşıyor. Artık bu kurumları ayni biçimde açmanın olanağı kalmadı.Ama aynı anlayış ve metedoloji ile Türk Milli Eğitiminde hem milli hem çağdaş eğitim kurumları projelendirilebilir.Özellikle iktidar alternatifi siyasal örgütlenmeler bunu gerçekleştirebilir. Covit 19’un dünyayı kasip kavurduğu bu günlerde pozitif bilime ne kadar ihtiyaç duyduğumuz ortada. Gerçek yurseverlere ve bilimseverlere 17 Nisanı hatırlatmak istedim. Bu yazım, uzun bir incelememin özetiydi. Eski bir eğitimci olarak 17 Nisanı anmak istedim. Sevgiler, saygılar ve sağlıklar dileklerimle.