Eğitimci-Yazar Zeki Baştürk’ten “ASLA BİLMEYENLE TARTIŞMA”; “Beklenen ve istenen bir durumdu. Bilim Kurulu üyeleri, Belediye Başkanları, televizyonlara çıkan bilim insanları âdeta yalvarıyorlardı. “İvedilikle “sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” diye. Nedense uzun süre kulak verilmedi bu seslere.
Her şey birden bire oldu. Gece yarısına iki saat vardı. Sanal ortamda birden birbiri ardına paylaşımlar başladı. Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği duyuruldu. Herkes şaşkındı. “Bu da nereden çıktı? ” diyenler vardı. ” Bayram değil seyran değil , eniştem beni niye öptü ? ” diyenler vardı.
Hazırlıksızdı herkes. Hafta sonunu hayal edenler, deniz havası almayı umanlar, mangal partisi tasarlayanlar , çocuklarıyla birlikte olmayı düşünenler şaşkındı. Ekmek derdine düşenler, yiyecek derdine düşenler , sokaklara atmışlardı kendilerini. Marketler, fırınlar, benzin istasyonları insan kalabalığından geçilmiyordu.
Sokaklar, ana baba gününe dönmüştü. Ne önlem kalmıştı ne kişisel uzaklık(sosyal mesafe). Herkes iç içe, herkes yanyana. Birbirine girenler, kavgaya tutulanlar da cabası.
Ekmek ve aş derdine düşenleri anlayabiliriz de arabalarına atlayıp kentlerin en işlek caddelerine çıkanlara ne demeli?
Kutlanacak bir durum mu vardı?
Corona’nın aşısını biz mi bulmuştuk yoksa?
Halk bilgisiz, halk duyarsız , halk bencil de bu kararı alanlar , sütten çıkmış ak kaşık mı? Bir aydır alınan önlemler, iki saatte yerle bir olmuştu. Ortak alınan bir karar olmadığı sonradan anlaşıldı. Kimseye danışılmamış, kimseye bilgi ve haber verilmemişti.
Sağlık Bakanı’nın tüm çabaları, sağlık elemanlarının tüm emekleri boşa gitmişti. Bilgisizlik mi, beceriksizlik mi, deneyimsizlik mi? En iyisi yaşanmış bir örnekle yazımı bitireyim. Kararı siz verin.
Hindistan’da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş. Ve ona “Renklerin Ustası” anlamına gelen Ranga Guru derlermiş.Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış.
Son resmini yaparak Ranga Guru’ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru ise, “Sen artık ressam sayılırsın Raciçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek” diyerek, resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yere koymasını istemiş.
Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş.Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor.
Çok üzülmüş. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki!Resmi alıp Ranga Guru’ya götürmüş ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Raciçi resmi yeniden yapmış ve yine ustasına götürmüş.
Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte. Ve yanına, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazıyı da bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra meydana gittiğinde resmine hiç dokunulmadığını görmüş. Fırçalar da boyalar da hiç kullanılmamış. Çok sevinmiş.
Koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.Ranga Guru ise, “Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün.
Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci konumda, onlardan hatalarını düzeltmelerini, yapıcı olmalarını istedin.
Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi.“Sevgili Raciçi, mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın.
Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiçbir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.”