Elektrik elektronik mühendisi Haluk Sünnetçioğlu ile elektrik elektronik ve teknoloji alanlarındaki gelişmeler ve ülkemizin bu alanlardaki durumu hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-Ben Haluk Sünnetçioğlu. 1982 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi elektrik mühendisliği fakültesinden mezun oldum. Askerden geldikten sonra iş yeri açtım. Elektrik projeleri yaparak ticaret hayatına başladım. Ticaret hayatında da üretim, tesisat, tamir, elektrikli cihazlar, makine üretimi yapıyorum. 35 yıldır ticaret hayatının içindeyim.
Ülkemizin teknoloji konusunda diğer ülkelerin gerisinde kalmasını neye bağlıyorsunuz?
-1970’lerde elektronik sektörü yükseldiği vakit Türkiye’de bu işe sıcak bakılmadı. 1970’lerde tren kaçtı? Kime kaçtı bu tren? Güney Kore’ye. Güney Kore gayri safi milli geliri bizden daha düşükken elektroniğe ağırlık vererek bizi geçtiler. Ondan sonraki zamanlarda böyle ilerlediler. Sonrasında televizyon üretimi yaptılar. Ardından otomotive de geçtiler. Elektronikte bayağı bir yol aldılar. Şimdi de gördüğünüz gibi Güney Kore markalarıyla ekonomide söz sahibi ve aynı zamanda zengin oldu. Biz treni dediğim gibi 70’lerde kaçırdık. Bunun sebebi elektronikte girişim yapmamamız. Yıllar boşa geçti. 2000 yılından beri ufak ufak teknolojiye ayak uydurmaya çalışıyoruz.
Günümüzde her şey elektrikle çalışıyor ve bunun da bir üretim maliyeti var. En sağlıklı ve verimli elektrik üretimi nasıl yapılmalıdır?
-Elektrik üretimi klasik olarak barajlarda hidroelektrik santralleriyle yapılmakta. Onun dışında son yıllarda rüzgar ve güneş enerjisi revaçta. En güzeli güneş enerjisi fakat bunda da geri kaldık. Örneğin Almanya’nın çok çok gerisindeyiz. Orada güneş az olduğu halde her evin çatısında güneş paneli var, burada yok. En güzeli temiz enerji. Şunu da söylemek istiyorum: Nükleer enerji de gerekli. Nükleer santraller hem ülkenin milli savunması açısından, elektrik üretimi açısından ve her açıdan önemli bir sektör. Biz bunda da geç kaldık. Örneğin Ermenistan’da, Bulgaristan’da her yerde var. Türkiye’de yok. Niye kurulmadı zamanında? 70, 80’lerdeki vizyonsuzluk, amaçsızlık politikası yüzünden. Dönüp dolaşıp buraya geliyoruz. Bu problemler hep geçmişten geliyor. O zamanlardan başlayan yanlışlıklar zinciri diyelim.
Günümüzde teknolojik gelişmelerle gelen lüks yaşama çabuk alışıyoruz. Sizce teknoloji bizi tembelleştiriyor mu?
-Teknolojinin artı ve eksi tarafları var. Tembelleştirdiği de insanların önünü açtığı da doğru. Elektrikle beraber otomasyon da gelişti. Yapay zeka gelişti şu anda. Bunlar insanları tembelleştirmiyor aslında. Çocuk yaşta eğitimle olacak şeyler bunlar. İnsanlara çocuk yaşta fiziksel çalışmayı öğretirseniz, o insanlar tembel olmaz. Temelde başlıyor bunlar. Örneğin Hollanda’da süt sektörü, hayvancılık var. Ana okullarında 6 yaşında çocukları süt sağmaya götürüyorlar. Orada ahırın zorluğunu çocuklara gösteriyorlar. Çocuklar zorlukları anlıyorlar. O çocuklar böylelikle tembel olmaz. Elektroniğin getireceği faydaları da kendi mesleğinde kullanır. Şimdi okullarda elektronik öğrencileri var. Bu konuda deneyler yetersiz. Bu deneylerin biraz daha teknolojik olması lazım. Çocukların özendirilmesi lazım. Her şey küçük yaşlardan itibaren başlamalı. Eğitim çok önemli. Şu anki tembellik eğitimin neticesi. Her şey ‘’lay lay lom’’ olursa çocuk alır eline tableti, telefonu oyun oynar, ıvır zıvır gereksiz yerlere girer, tembelleşir. Fakat teknolojinin iyi taraflarını kullanan insanlar da var.
Kendi üretimimiz olan elektronik cihazların ne kadarı kendimize ait?
-Öncelikle elektronikte temel component (bileşen) dediğimiz direnç, entegre vs. parçalar var. Bunların Türkiye’de ucuz olarak yapılması artık mümkün değil. Bu konuda kesinlikle dışarı bağlıyız. Türkiye’de neden üretilmez? Az önce ‘’tren kaçtı’’ dedim ya, bu parçalar Çin’de 5 kuruşa üretiliyorsa burada 6-7 kuruşa üretilir. Böyle olunca kim alır? Hiç kimse. O yüzden yine Çin’den alırız. Elektrik component konusunda kesinlikle dışarıya bağlıyız. Onları birleştirme konusunda biz kendimiz birleştiriyoruz. Yazılım konusunda geriyiz. Programların çoğu dışarıdan geliyor. Ne kadarının kendimize ait olduğunun yüzdesini vermek zor. Bazı ürünlerde yüzde 80’dir, bazılarında yüzde 50’dir. Örneğin makine sektöründe lazer makinesinin yüzde 80’i dışarıya bağımlı bir şekilde üretiliyor. Ülkemizde devlet desteğiyle yeni yeni lazer üreteci yapılmaya başladı. Onun da fiyatı çok yüksek bu yüzden yine dışa bağımlıyız. Fiyatı ekonomik olmalı ki yerli üretim tercih edilsin, üretim olsun. Lazer makinesinin yüzde 80’i kesinlikle ithal. Geriye makinenin demiri, şasesi, ıvır zıvırı kalıyor. İşçiliği bizim. Yüzde 100 yerli üretim makine ve elektronik sektöründe mümkün değil.
Ülkemizde elektrik elektronik mühendisliği alanında verilen eğitim seviyesini nasıl buluyorsunuz?
Elektrik elektronikte eğitim seviyesi yeterli değil. Sanayi ile işbirliği artırılması lazım. Öğrencilerin okuldan daha çok fabrikada eğitim görmesi gerekiyor.
Staj olarak mı?
-Staj yeterli değil. Normal bir çalışma. Teorik bilgi de, piyasa bilgisi dediğimiz pratik bilgi de lazım. Pratik bilgi çok az veriliyor. Elektrik elektronik mezunları okuldan sonra bocalıyor.
Teknoloji alanında yerli üretimi teşvik etmek üretim kalitemizi artırır mı?
-Artırır. Her şeyden önce cari açık düşer. Kalite konusu göreceli bir şey. Örneğin lazer üreteci dışarıda 30 bin dolar. Ülkemizde 30 bin dolara üretiliyor. Bu yüzden yerli üretimin hem kaliteli hem de ucuz olması lazım. Türkiye’de üretimin yapılması satış sonrası servisin de önünü açar. Çin’den birinin gelip tamir etmesi başka, örneğin Afyon’dan birinin gelip tarif etmesi başka bir şey. Bu tarz faydalar sağlar.
Teknolojik bağımlılığın önüne geçmenin yolları nelerdir?
-Az önce de anlattığım gibi çocuk yaşta eğitimle bu mümkün olur. Büyümüş bir insanı girişimci, araştıran biri yapamazsın. Çocuk yaşta başlamalı. Çocukların neye ilgisi, yeteneği varsa ona göre ayırarak eğitim verilmeli. Bu şekilde önlenir. Bunun çözümünü aileden beklemek yanlış olur. Çünkü ailelerin de bir şey yaptığı yok. Aileler de eğitimsiz süreçten geçti.
Teknoloji (bazı sosyal uygulamaları ile) bizi sosyalleştiriyor mu yoksa birbirimizden uzaklaştırıyor mu?
-Bence sosyal medya bizi birbirimizden uzaklaştırmaz. Örneğin birinin düğünü, cenazesi olur, bu şekilde haber verir. Bu şekilde bir faydası var. Sosyalleşmek kötü bir şey değil. Birbirimizden uzaklaştırmaz. Herkesin doğru veya yanlış fikirlerini ortaya çıkarıyor. Bundan yirmi yıl önce kimsenin kimseden haberi yoktu. Şimdi tabi doğruyu yalanı nasıl ayıracağız? O ayrı bir konu.
Günümüzde elektriğe bu kadar bağımlı olmamız bir tehlike mi?
-Elektrik giderse her şey felç durumda olur. Sadece elektrik değil, internet kesilsin biter. Elektrik var, internet yok, yine biter. Bu çok büyük bir tehlike, çok geniş bir konu. ABD internetin merkezinde. Tek bir yere bağlı. Çok değişik yerlere gidiyoruz. Bu durum tehlikeli.